İslam barış anlamına gelen selamdan
türemiştir. İslam zaman ve mekanın ötesinde evrensel ilkeleri dolayısıyla
siyasetle ilgilenmez. Tüm dünya toplumlarında uygulanmak üzere bir devlet
yönetim biçimi, rejim önermez. Bu özelliğinden dolayı Müslüman toplumlarda
uygulanan siyasi doktrinler yöntem ve politikalar belirleme işi İslam ın değil
siyaset biliminin ve siyasetçilerin işidir.
Kabileler şeklinde yönetilen Arap yarım adası, İslam ın o
coğrafya ya indirilmesi ile birlik de yeni bir düşünüş, duyuş, hissediş, yaşadı.
Bu ilahi bildiri, peygamber aracılığıyla yaşadığı toplum başta olmak üzere tüm
dünya milletlerine iletmekle sorumlu olduğu bir mesajdı. Gönderilen bildiri
(vahi) yerel doktrinleri barındırmakla birlik de asıl amacı tüm dünya
milletlerine ulaşmaya çalışan mesajı evrensel olan yeni bir ahlak, inanç
anlayışını yaymaktı.
İslamın asıl amacı yeryüzünde tek tipleştirilmiş İslam milleti
oluşturmak değildir. Asıl amacı dünya üzerinde iyilik, ahlak, adaleti tesis
etmektir. Bu anlamda kuran tefsirlerine,
meallerine ve uydurma olmayan hadislere bakıldığı zaman İslam ın asıl amacının
İslam devleti kurmak olmadığı görülür. yine hilafet (halifelik) konusu da dini değil, örfi sivil bir meseledir.
Bu anlamda İslam tarihinde, İslam devleti denilebilecek
oluşum Medine sözleşmesi (Medine
imtiyazı) na dayanan Hz Muhammed tarafından
623'te düzenlenmiştir. Sözleşme Müslümanları, Yahudileri, paganları da
içine alacak şekilde yesrip (Medine) şehrinin önde gelen aşiret ve aileleri
arasında oluşturulmuş bir anlaşmadır. Bu sözleşme ile kabileler arasındaki
anlaşmazlıklara son verilmek istenmiştir. Bu doğrultuda Medine de bulunan Müslüman,
Yahudi, pagan ve diğer tüm gruplar ümmet adı altında toplanıp paylarına düşen
hak ve sorumlulukları düzenleyip belirlemişlerdir.
Bu sözleşme ile Arapların terörle karışık geleneklerine ve milliyetçilik
tavırlarına kesin bir darbe indirilmiştir denilebilir.
Bu açıdan bir inceleme yapıldığı zaman çoğu Müslüman
toplumlarda o devleti yöneten belirleyici unsur, diğer farklı kültür ve
gruplara karşı asimile edici ve baskıcı siyasete yönelmeleri İslam ın temel
ilke ve prensiplerine uygun değildir.
Bu sebepten ulus devlet normunu önceleyen bazı Müslüman
toplumlarda Türkiye başta olmak üzere bu durum kronikleşmiş çatışmalara neden
olmaktadır. Bunun en önemli nedeni ise bir ülke kurulurken düşünsel, mantıksal
bütünlüğü olmadan toplumsal bağlam düşünülmeden zorbalığa dayanan bir güç
oluşturulmaya çalışılmasıdır. Düşünce yoksunu despot, kendi var oldukları
coğrafyanın tarihini, dinini, halklarını ve o halkların kültürünü tanımadan,
yada tanımayı düşünmeden bir ulus inşa etme ve bu ulusu o coğrafya ile hiçbir
bağı olmayan Avrupa Amerika vb ülkelerden ithal edilen kanun ve yasalarla yamalı
bir ülke kurulmaya çalışılmasıdır
Türkiye adıyla kurulan yeni ulus devlet; İslam i kaideler ile
kurulan bir güç değildir. Türk
etnisitesini önceleyerek Kürtler başta olmak üzere (Kürtler en fazla nüfusa
sahip olduğu için) diğer halkları tebaa olarak değerlendirmiştir.
Kurucu güç bu istikbal üzere kurduğu yeni kurulan devletin düşünce yapısı o toplumun halkınca da benimsenmiş Türk milliyetçiliği
ön plana çıkarılmıştır. Bu duruma karşı çıkan Kürt halkı; egemen söylem başta olmak üzere
terör yaftasıyla damgalanmış. kendi kültürünün hakkını isteyenleri terörist olarak
yaftalayıp empati (duygudaşlık) kurulmadan düşünsel ve bedensel olarak hapsedilmiştir. Bu
hapsedilme ve işkence edilme sürecinde Kürt hareketi denilen isyancı bir oluşum doğmuştur. Bu örgütleri doğuran Kürt halkını da o örgüte
kanalize eden bu ülke inşa edilirken yapılan yanlış politika ve baskılardır.
Türkiye doğu tarafından Orta doğu; Arap, Kürt, fars ve diğer etnik unsurlarla
sınırı olan bir ülkedir. Fakat Türkiye cumhuriyetinin kuruluş amacı ve ilkelerine
bakınca doğu sınırını kalın tel örgülerle çevirmiştir. Öyle ki sınır komşusu olduğumuz ve üstelik toplumsal, kültürel, bağlarımız aynı donelere sahip olmasına rağmen Arapça, farsça ki bunları da geçiyorum Aynı ülke içinde Türkiye vatandaşı olan farklı milletlerin dillerini örneğin; Kürtçe vd. diller yasaklanmış hatta o dil ve kültüre sahip topluluklar küçümsenmiştir. Bu sebepten tek dil ''Türkçe'' dışında dil bilmeyen bulunduğu coğrafyayı tanımayan yaşadıkları coğrafyaya yabancılaşmış bir toplum var-edilmiştir.
bu yok sayıştan kaynaklı olarak Kürt olup Kürtçe bilmeyen fakat geçmişini de unutamayan asimle edildiğini düşünen tepkili yığınlar oluşmuştur.
Doğusundaki insanları üst bir devrimle Avrupa dan ithal ettikleri kanunlar aracılığıyla bir potada eritmeye çalışan yeni kurucu yönetim; Bir yüzü batıya dönük politik söylemlerine rağmen dünya dili olarak değerlendirilen batı dili olan İngilizceyi de halkına öğretmeyen eğitim sistemi ile yıllardır Avrupa' nın kapısı aşındırılıyor.
bu yok sayıştan kaynaklı olarak Kürt olup Kürtçe bilmeyen fakat geçmişini de unutamayan asimle edildiğini düşünen tepkili yığınlar oluşmuştur.
Doğusundaki insanları üst bir devrimle Avrupa dan ithal ettikleri kanunlar aracılığıyla bir potada eritmeye çalışan yeni kurucu yönetim; Bir yüzü batıya dönük politik söylemlerine rağmen dünya dili olarak değerlendirilen batı dili olan İngilizceyi de halkına öğretmeyen eğitim sistemi ile yıllardır Avrupa' nın kapısı aşındırılıyor.
Hasılı ithal bir
devrimin unsuru olan 100 yılı aşkın bir süredir ayakta kalmaya çalışan cumhuriyet
çeşitli hataları bünyesinde barındırıyor. Nedir bunlar: Türkiye bir imparatorluktan arta
kalan tek bir milletten müteşekkil olmayan, heterojen bir halkla yada milletle yeni
bir sistem kurmaya çalışmıştır. Bu sistem Türk etnisite sini ön plana çıkaran, diğer
yaşayan farklı milletleri de bu üst kimlik üzerinden tanıtan, alt kimlikler oluşturmak istemiştir. Bu durumu da anayasaya ile kanunlaştırmıştır. Kendi yaşadığı toplumu yada coğrafyayı
küçümseyen mevcut durumuyla tanımak istemeyen bu yeni kurucu unsur çıkan
çatışmaları da çeşitli tecrit yöntemleri, idamlar ve kurulan mahkemelerde isyanları bastırıp farklı sesleri yok
etmeye çabalamıştır. Bu anlamda şeyh Said katliamı ve diğerleri bu duruma iyi
bir örnektir.
Çelişkiler ile dolu yeni
ulus devlet, cephede ölen askerine şehit diyecek kadar dindar ve Müslüman, fakat kuruluş aşamasında ve daha sonraları
halkın dini değerlerinden dolayı giydikleri sarık, şalvar, başörtüsü gibi kutsalın
yeryüzündeki sembollerini yok etmeye çalışacak kadar öz güveni yüksek çelişik
ruhlu insanları barındırıyordu.
halkın evladını askerde vatan millet aşkıyla öldürüp şehit etmek ve askerin şeyhini dedesini annesini sırf İslami giyindiği ve düşündüğü için, kendi kültürü içinde özgürce yaşamaktan bahsettiği için, istiklal mahkemelerinde asmak ve soylarını kurutmaya çalışmak kurulan bu devletin kendi yaşadığı toplumla çelişik ve uzlaşmayan çatışmacı bir devlet olduğunun göstergesidir.
halkın evladını askerde vatan millet aşkıyla öldürüp şehit etmek ve askerin şeyhini dedesini annesini sırf İslami giyindiği ve düşündüğü için, kendi kültürü içinde özgürce yaşamaktan bahsettiği için, istiklal mahkemelerinde asmak ve soylarını kurutmaya çalışmak kurulan bu devletin kendi yaşadığı toplumla çelişik ve uzlaşmayan çatışmacı bir devlet olduğunun göstergesidir.
Bu bağlamda çoğunluğu modern ulus devletler şeklinde
organize olmuş Müslüman toplumların ve
o ülkeleri kuranların düşünce yapısı egosu kanunlaştırılmış. Bu kanunlar ilahi
kanunlar değildi bir grup insanın hayata bakış açısı idi. ve bu kanunlar ile o
toplumdaki bazı halklar sindirildi, korkutuldu ve nefret ettirildi. Cebir ve
şiddet hiçbir zaman caydırıcı olmamıştır, sadece bir süreliğine var olan o
isyanı bastırmış veya sindirmiştir.
İslami unsurları çıkarları için kullanıp
din kitap Allah kavramlarını ağızlarında slogan yapanlar, şunu bilsin ki İslam
dini, tek bir etnik unsuru ön plana çıkarmak için yeryüzüne inmedi bilakis, bu
gibi durumları ırkçılığı, adam kayırmayı, insani kibri, zulmü ortadan kaldırmak
için inmiştir.
Bu
coğrafyada ki Tüm inananları (halkları) bir bütün içine alacak, sınır gözetmeyen tıpkı Medine mutabakatı gibi, içinde yaşanılan Toprak parçası
üzerindeki tüm halkların menfaati gözetilerek hiçbir ırkın üstünlüğüne
dayanmayan, tüm inançlara ve kültürlere saygılı, yeni bir düşünüş yada siyasi yönetim biçimi bu coğrafya da çatışma
ların durulması için iyi bir yöntem olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder