Follow Us @bedelencu

15 Aralık 2016 Perşembe

Kazanan Haklımıdır ?


Seçim sonuçlarının ardından Gündeme düşen haklılık yada haksızlık vurgusu çeşitli yorumlara neden oldu. Sen kazandın ama biz haklıydık gibi. Kazanmak insanı haklı yapar mı? Yada kazananlar hep haklı olanlar mıdır? Bu düşünce dinin yaratılış amaçlarından biri olan sabır imtihan gibi kavramlarıyla ters düşen bir durum değimli?

Oysaki peygamber kıssalarına baktığımız zaman hz Yusuf örneğinden devam edersek hz Yusuf hiçbir suçu olmadan 40 yılı aşkın bir süre her türlü olumsuzluğa ve zulme uğradı. Bu onun ahlaksız veya haksız bir kişi olduğunun göstergesi midir ? hz Yusuf a kardeşlerinin yaptığı kötülük ve sonucunda kardeşlerinin hz Yusuf kadar acı çekmemeleri onların haklılığının işareti midir? yada hz Musa nın Firavun döneminde bebekliğinden itibaren her türlü zulme maruz kalması onun kötü bir şahıs olduğu firavunun ise şaşalı, safahat dolu hayatı yaşaması hz Musa nın zalim, firavunun mazlum olduğunun kanıtı mıdır?

Hasılı kazanma ve kaybetme dünya hayatında insanlar arasında sürekli tartışılan bir konu. Genel manada özelikle halk arasında, kazanan hayatında olumlu şeyler yaşıyorsa o kişinin düşüncelerinin ve eylemlerinin temiz niyetinden dolayı kazandığını, kötü bir durumla yada olayla karşılaşan kişi içinse kötü niyetli olduğu için Allah tarafından cezalandırıldığı söylenir. Bu kanı halk arasında yaygındır gündelik konuşmalar arasında şıkça duyduğumuz hayata, kadere ve niyete yönelik insanların yaptıkları yorumlardır. Oysaki dini literatürü incelediğimiz zaman kazanma ve kaybetme durumunun birer imtihan vesilesi oldukları iyi veya kötü olduğunu kişilerin içinde bulunduğu olaya karşı takındıkları tavrın önemli olduğu yargılayıcı ve ödüllendirici olanın ise yüce yaratıcı olduğu vurgulanır.

Bu çerçeveden bakınca Son aylarda gündemimizi meşgul eden seçimler ve 10 yılı aşkındır iktidarı elinde tutan siyasi oluşumun tek başına iktidar olamamasının karşısında verdiği reaksiyon ve yapılan arayışlar seçimlerin aylar sonra tekrar yapılmasına neden oldu.

10 yılı aşkın bir süredir ülke yönetimini elinde tutan siyasi oluşum tekrar iktidar olmayı başardı. Tabii ki bu başarının belli sebepleri var nedir bu sebepler; diğer partilerin tabanlarına sempatik gidecek tavır davranışlar ve o partilerde etkin olan kişileri kendi partisinden aday göstermesi vb stratejilerle ikinci seçimlerde kaybettiği oyları geri aldı.

Bunun sonucunda ise haklılık ve ya haksızlık ile ilgili birçok yorum yapıldı. Temel ideolojisini dine dayandırma gibi bir iddiası olan bir partinin haklar ve haksızlıklar konusunda terazisini dengede tutması çok dikkatli olması gibi sorumluluk ve farkında lığa sahip olması gerekir.  Bu İddiayı ispatlamak onların görevi ve sorumluluğudur. Halkı temsil etme görevini eline almış bir oluşum, attığı her adımın hesabını vermek zorundadır bu hem günümüz modern dünya düzeninin hukuk devletinin bir zorunluluğu hemde iddialı oldukları dinin manevi yaptırımıdır.

Seçim bitti günahlarıyla sevaplarıyla her sınav gibi bu seçimin kazanan ve kaybedeni oldu. Bu durum kazananı haklı suçsuz, kaybedende tamamiyle haksız ve suçlu yapmaz. Kazanan bir şekilde kendini iyi anlatmıştır yada karşısında onun kadar iddialı bir muhalefet yoktur.  Kaybedenler bu anlamda kendi eksikliklerini ve yapılan eleştirileri göz önüne alıp öyle davam etmeleri lazım siyasi yolculuklarına.

Nedir özeleştiri bunu bazı öne çıkan partileri baz alarak yorumlarsak şunlar söylenebilir. Bu seçimlerde halk iki tepki verdi ilk tepkisi iktidara ( AKP) idi, iyi yönetemeyecek seniz eğer, size emanet ettiğimiz ülke yönetimini sizden geri alırız diyerek gözdağı verdi.

Muhalefete ise iki seçimde temel alarak okursak; ırkçılık, milliyetçilik üzerinden siyaset yapılmaması gerektiğini ekonomik kalkınma ve refahın kimliklerin önüne geçtiğini ve kaos istenmediği mesajını verdiler. Yıllardır baraj altında kalan HDP ye ise daha ılımlı ve akılcı bir siyaset izlemeleri gerektiği mesajı verildi. Oylarını ikinci seçimde düşürmesine rağmen yüzde on barajını geçmesi de yapılan her türlü kargaşaya ve yanlışlara rağmen bir başarı olarak okunabilir.

Bundan sonra süreç nasıl devam etmeli? Muhalefet ne yapmalı?  Şu söylenebilir; bu ülkenin iki kemikleşmiş partisi olan CHP ve MHP  nin artık zihniyet değişimine gitmesi gerektiği halkın önceliklerini dikkate almaları ve parti başkanlarının değişmesi gerektiği daha karizmatik, farklı, geniş düşünebilen liderlerle yollarına devam edebilirler.  Bu şekilde devam ederlerse köhnemiş pasifize edilmiş bir şekilde atıl, kaldıkları yerde çürürler diye düşünmekteyim.

HDP ile ilgili şunlar söylenebilir daha sistematik, akılcı, duygusal olmayan tepkiler verilebilir. Kürt siyasi hareketi bu anlamda sokak hareketi duruşundan sıyrılıp daha olgun farkında lığı yüksek siyaset yürütebilir. HDP e çocuklarına söz dinletemeyen pasif anne baba izlenimi vermekte. Her an savrulup yok olacak bir siyasi hareket görüntüsü sergilemekte. Daha sağlam derinlikli, köklerine ve birbirine bağlı bir hareket olmaları için siyaset ve sosyal bilimcileri daha iyi çalışmalı Kürtlerin dini hassasiyetlerin ide göz önüne alarak yeni bir duruş sergilemeleri siyasi kazanç, dönüşüm ve imajları anlamında daha güvenilir olup, haklı bir duruş oluşturur. Türkiye halkı, Kürt halkı ve dünya gündeminde.

Hülasa olarak siyasi gündeme dair yapılan bu analizler kazanmanın yada kaybetmenin dini, ahlaki ve hümanist terminolojideki hükmü kişilerin yada siyasilerin duruşlarındaki tutarlılık, adalet, eşitlik ve tüm toplumu hiç bir ayırımcılığa mahal vermeden dürüstçe kucaklamasına bağlıdır.. her çıktığı basamak ta arkasına bıraktığı mümtaz şahısları ve halkı kırmadan, incitmeden ilerlemektir. haklılığın yada haksızlığın mizanı budur: dinde, ahlakta, sosyolojide, felsefede. Yoksa kazanmak etrafına çoğunluğun toplanması değildir. kaybetmek, yalnız olmakta haksız olmanın ölçüsü değildir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder