Seçim sonuçlarının ardından Gündeme düşen haklılık yada haksızlık vurgusu çeşitli yorumlara neden oldu. Sen kazandın ama biz haklıydık gibi. Kazanmak insanı haklı
yapar mı? Yada kazananlar hep haklı olanlar mıdır? Bu düşünce dinin yaratılış
amaçlarından biri olan sabır imtihan gibi kavramlarıyla ters düşen bir durum değimli?
Oysaki peygamber
kıssalarına baktığımız zaman hz Yusuf örneğinden devam edersek hz Yusuf hiçbir
suçu olmadan 40 yılı aşkın bir süre her türlü olumsuzluğa ve zulme uğradı. Bu
onun ahlaksız veya haksız bir kişi olduğunun göstergesi midir ? hz Yusuf a kardeşlerinin yaptığı kötülük ve sonucunda kardeşlerinin hz Yusuf kadar
acı çekmemeleri onların haklılığının işareti midir? yada hz Musa nın Firavun döneminde bebekliğinden itibaren her türlü zulme maruz kalması onun kötü bir şahıs olduğu firavunun ise şaşalı, safahat dolu hayatı yaşaması hz Musa nın zalim, firavunun mazlum olduğunun kanıtı mıdır?
Hasılı kazanma ve kaybetme dünya hayatında insanlar arasında sürekli
tartışılan bir konu. Genel manada özelikle halk arasında, kazanan hayatında olumlu şeyler yaşıyorsa o kişinin
düşüncelerinin ve eylemlerinin temiz niyetinden dolayı kazandığını, kötü bir
durumla yada olayla karşılaşan kişi içinse kötü niyetli olduğu için Allah
tarafından cezalandırıldığı söylenir. Bu kanı halk arasında yaygındır gündelik konuşmalar
arasında şıkça duyduğumuz hayata, kadere ve niyete yönelik insanların
yaptıkları yorumlardır. Oysaki dini literatürü incelediğimiz zaman kazanma ve kaybetme durumunun birer imtihan vesilesi oldukları iyi veya kötü olduğunu kişilerin içinde bulunduğu olaya karşı takındıkları tavrın önemli olduğu yargılayıcı ve ödüllendirici olanın ise yüce yaratıcı olduğu vurgulanır.
Bu çerçeveden bakınca Son aylarda gündemimizi meşgul
eden seçimler ve 10 yılı aşkındır iktidarı elinde tutan siyasi oluşumun tek
başına iktidar olamamasının karşısında verdiği reaksiyon ve yapılan arayışlar
seçimlerin aylar sonra tekrar yapılmasına neden oldu.
10 yılı aşkın
bir süredir ülke yönetimini elinde tutan siyasi oluşum tekrar iktidar olmayı
başardı. Tabii ki bu başarının belli sebepleri var nedir bu sebepler; diğer
partilerin tabanlarına sempatik gidecek tavır davranışlar ve o partilerde etkin
olan kişileri kendi partisinden aday göstermesi vb stratejilerle ikinci
seçimlerde kaybettiği oyları geri aldı.
Bunun sonucunda ise haklılık ve ya haksızlık ile
ilgili birçok yorum yapıldı. Temel ideolojisini dine dayandırma gibi bir
iddiası olan bir partinin haklar ve haksızlıklar konusunda terazisini dengede
tutması çok dikkatli olması gibi sorumluluk ve farkında lığa sahip olması
gerekir. Bu İddiayı ispatlamak onların
görevi ve sorumluluğudur. Halkı temsil etme görevini eline almış bir oluşum,
attığı her adımın hesabını vermek zorundadır bu hem günümüz modern dünya düzeninin
hukuk devletinin bir zorunluluğu hemde iddialı oldukları dinin manevi
yaptırımıdır.
Seçim bitti günahlarıyla sevaplarıyla her sınav gibi
bu seçimin kazanan ve kaybedeni oldu. Bu durum kazananı haklı suçsuz, kaybedende
tamamiyle haksız ve suçlu yapmaz. Kazanan bir şekilde kendini iyi anlatmıştır yada karşısında onun kadar iddialı bir muhalefet yoktur. Kaybedenler bu anlamda kendi eksikliklerini ve
yapılan eleştirileri göz önüne alıp öyle davam etmeleri lazım siyasi
yolculuklarına.
Nedir özeleştiri bunu bazı öne çıkan partileri baz
alarak yorumlarsak şunlar söylenebilir. Bu seçimlerde halk iki tepki verdi ilk
tepkisi iktidara ( AKP) idi, iyi yönetemeyecek seniz eğer, size emanet ettiğimiz ülke
yönetimini sizden geri alırız diyerek gözdağı verdi.
Muhalefete ise iki seçimde temel alarak okursak;
ırkçılık, milliyetçilik üzerinden siyaset yapılmaması gerektiğini ekonomik
kalkınma ve refahın kimliklerin önüne geçtiğini ve kaos istenmediği mesajını
verdiler. Yıllardır baraj altında kalan HDP ye ise daha ılımlı ve akılcı bir
siyaset izlemeleri gerektiği mesajı verildi. Oylarını ikinci seçimde
düşürmesine rağmen yüzde on barajını geçmesi de yapılan her türlü kargaşaya ve yanlışlara
rağmen bir başarı olarak okunabilir.
Bundan sonra süreç nasıl devam etmeli? Muhalefet ne
yapmalı? Şu söylenebilir; bu ülkenin iki
kemikleşmiş partisi olan CHP ve MHP nin artık zihniyet değişimine gitmesi
gerektiği halkın önceliklerini dikkate almaları ve parti başkanlarının
değişmesi gerektiği daha karizmatik, farklı, geniş düşünebilen liderlerle
yollarına devam edebilirler. Bu şekilde
devam ederlerse köhnemiş pasifize edilmiş bir şekilde atıl, kaldıkları yerde
çürürler diye düşünmekteyim.
HDP ile ilgili şunlar söylenebilir daha sistematik, akılcı, duygusal
olmayan tepkiler verilebilir. Kürt siyasi hareketi bu anlamda sokak hareketi
duruşundan sıyrılıp daha olgun farkında lığı yüksek siyaset yürütebilir. HDP e
çocuklarına söz dinletemeyen pasif anne baba izlenimi vermekte. Her an savrulup yok olacak bir siyasi hareket
görüntüsü sergilemekte. Daha sağlam derinlikli, köklerine ve birbirine bağlı
bir hareket olmaları için siyaset ve sosyal bilimcileri daha iyi çalışmalı
Kürtlerin dini hassasiyetlerin ide göz önüne alarak yeni bir duruş sergilemeleri siyasi
kazanç, dönüşüm ve imajları anlamında daha güvenilir olup, haklı bir duruş oluşturur.
Türkiye halkı, Kürt halkı ve dünya gündeminde.
Hülasa olarak siyasi gündeme dair yapılan bu analizler kazanmanın yada kaybetmenin dini, ahlaki ve hümanist terminolojideki hükmü kişilerin yada siyasilerin duruşlarındaki tutarlılık, adalet, eşitlik ve tüm toplumu hiç bir ayırımcılığa mahal vermeden dürüstçe kucaklamasına bağlıdır.. her çıktığı basamak ta arkasına bıraktığı mümtaz şahısları ve halkı kırmadan, incitmeden ilerlemektir. haklılığın yada haksızlığın mizanı budur: dinde, ahlakta, sosyolojide, felsefede. Yoksa kazanmak etrafına çoğunluğun toplanması değildir. kaybetmek, yalnız olmakta haksız olmanın ölçüsü değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder