Gölgelenmiş Bir Talih (Amerika’ya Göç)
Yunus Emre der ki: "Dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti".
Bu iki kapılı Han’a gelmiş,
penceresinden bakmış ve gitmiş.
Zamanı, ismi, sanı, belli zatı
muhteremleri anlatacağım, kelimelerim döndüğünce ifade edeceğim, rasgele
diyerek.
Yazıma konu olan hayat
hikâyesi; insan yaşamı da zaten bir hikâye, masal veya roman gibi değil midir?
Bahse konu olan hayatlar, güzel ülkemizin
doğu bölgesinde geçmiştir.
Yıl: 1907 ve öncesi Türkiye o dönemlerde
Osmanlı ülkesi ve onun iradesi altında yönetiliyordu.
Osmanlı o dönemlerde ekonomik
ve siyasi zorluklarla boğuşmaktaydı.
Dolayısıyla ilk göç eden
topluluk açısından ABD'ye göçün ana nedeni ekonomidir. (1)
Milliyetçilik hareketleri dünyada
milletlerin uyanışına neden olmuştu savaşlar, göçler tehcirler, mübadele
konuşuluyordu.
Dünyada ve ülkede oluşan bu çalkantılı
gündemler değil şehirlere, köylere dahi sıçramıştı.
Ailesi tarafından sevilip, sayıldığı
için; “Keko” (ağabey) diye çağrılırdı.
Dinamik, heyecan dolu, yakışıklı bir
gençti. Uzun boylu, zayıf. Turuncu saçları, bıyıkları ve sakalı vardı.
27 yaşında ki bu genç adam bekârdı ve
derinden derine amcasının kızı Nuriye’yi seviyordu.
Köyde yaşıyordu, hayvancılık yapıp, çiftçilik ile uğraşıyordu.
Yaşadığı evde askere, seferberliğe Yemen’e
gidip orada şehit olan ve cenazesini dahi göremedikleri abisinin ( Mehmet ”in) eşi,
Yengesi Havva (daye buk), kız kardeşi Sultan ( Sitte), annesi Emine (amoj–u Em)
ile beraber yaşıyorlardı.
Keko’nun babası İsmail ise o daha
çocukken ölmüştü.
Savaşlar; seferberlikler, yoksulluk
ile gecen o günler askere, seferberliğe katılan erkeklerin çoğu dönemedikleri
için erkek nüfusu çok azalmıştı. Çocuklar babasız, esler dul, anneler, babalar
evlatsız kalmışlardı. Hatta öyle anlatılır ki etrafta kalan erkek çocukları büyüyünce
yaşlı bazı kadınlar onlar ile evlendiriliyordu.
Bu çalkantılı zor günlerde, bundan
100 yıl önce Harput’tan, Palu’dan (Elâzığ) “Fırsatlar ülkesi” olan Amerika’ya bir göç başlamıştı.
Endüstri ve sanayisi gelişmiş Amerika’nın
seri üretime geçiş süreci büyük bir işçi nüfusuna gereksinimi de ortaya
çıkarmıştı.
Yıl 1906- öncesi ve sonrası bahse konu
olan Keko”da “Amerikan rüyası” yolculuğuna talip olanlardandı.
Müracaat için gerekli işlemleri tamamlayan
Keko, günü geldiğinde gemi ile Amerika için yola koyuldu.
Cebinde 20 dolar parası, elinde küçük
bir çanta ile Trabzon, Samsun,
İzmir, Mersin limanlarında bulunan gemiler vasıtasıyla bulundukları Anadolu köy
ve kasabalarından kendisi gibi yüzlerce kişi ile Marsilya üzerinden ABD’ye göç etmek üzere
gemiye bindi. (2)
Hayatında deniz görmeyen
Keko okyanuslar aşarak, Uzun bir gemi yolculuğu sonunda Ellis (New
York şehrinin Hudson Nehri ağzında yer alan bir adadır. Ellis Adası, 1 Ocak 1892 ile 12 Kasım 1954 tarihleri arasında, New York'a
gelen yeni göçmenler için bir transit merkezi olarak hizmet vermiştir.)
birlikte göç ettiği Ermeni, Süryani, Rum, Türk, Kürt arkadaşları ile Adasına ulaştılar.
New York’un bir kaç
kilometre uzağındaki Ellis Adası’nda sağlık muayenesinden gecen tüm göçmenler
gibi Keko da muayene oldu ve göçmenliğe kabul edildi.
Dolayısıyla Keko da Amerika’nın New York kentinde Deri, ayakkabı, tekstil, tel, otomobil Fabrikalarından
birinde çalışmaya başlar.
Resmi kayıtlarda 1907 yılında
Amerika’ya ulasan Keko 27 yaşındadır.
Vatan ve aile hasreti ağır
basan Keko, 7 veya 9 yıl kaldıktan sonra memleketine geri “köyüne” döner.
İngilizce konuşmayı öğrenmiş
olan Keko, Köyüne döndükten sonra Amerika’da gördüğü yüksek binaları, araçları,
farklı teknolojileri anlatınca koy ahalisi inanamamıştır.
Hatta onun abarttığını ve belki
de hava atiğini bile düşünmüşlerdir.
Köyüne döndüğünde annesi ve şehit
abisi Mehmet’in eşi yengesi Havva vardır. Yengesi Havva eşinin ölümünden sonra
evlenmek istemişse de kayınvalide Emine, gelinini çok sevdiği için gelininin
evlenmesine izin vermemiştir.
Oğlu keko Amerika’dan dönünce
annesi ona, yengesi Havva ile evlenmesini teklif ve hatta ısrar eder.
Keko bu teklife önce kızarak
tepki verir, hayır der.
Annesinin ısrarı ve yengesi Havva ya sahip çıkmak niyetiyle yengesi ile evlenmeyi
İkinci bir evliliği kendi
istediği biriyle yapmak şartıyla kabul eder.
Annesi ve talihine boyun
eğmiş yengesi de bu şartı kabul eder.
Keko yengesi Havva ile aile
içinde “daye buk” olarak adlandırılan rahmetli
abisinin eşi ile evlenirler.
Sonra keko amcasının sevdiği
kızı Nuriye ile bir kaç kez konuşmak, meramını anlatmak istese de, Nuriye keko”nun
bu teklifine sıcak bakmaz. Keko’nun evli olması bu reddedişte asil nedendir.
Ve Keko bütün olup bitenlere
rağmen planlar yaparak Nuriye yi kaçırmaya yeltenir.
Nuriye gitmek istemez. Keko Nuriye’yi
sırtına almıştır Nuriye o anda bulduğu bir ağaca sarılır ve asla gelmeyeceğini
söyler.
Keko daha fazla diretmez ve bırakır
Nuriye’yi.
Ve günler sonra annesini alır,
birlikte amcası Mustafa’nın kızı Nuriye’yi istemeye giderler. Nuriye’nin babası
yüklü miktarda başlık parası ister.
Keko Amerika 9 yıl boyunca çalışarak
kazandığı yüklü miktarda para ve altını, çok sevdiği Nuriye’ye kavuşmak için başlık
olarak vermeyi kabul eder.
Derler ki; keko nun
getirdiği altınlar ile Harput (Elâzığ) a bağlı bir köyü satın alabilecek iken,
o bütün altınlarını sevdiği Nuriye’nin babasına başlık parası olarak vermeyi
tercih etmiştir.
Ve Nuriye ile keko
evlenirler kıskanılacak kadar büyük bir aşk yasarlar.
Keko’nun rahmetli abisinin
esi Havva’dan beş, Nuriye’den ise altı çocuğu olur. Oğullarından biri olan
İsrafil babası ile çok çatışır, babası oğluna; gidisin olsun gelişin olmasın
diye beddua eder.
İstanbul’a askerliğe giden
İsrafil askerde ağır derecede hastalanarak vefat eder. Cenazesi İstanbul’da
gömülür.
Kızlarından Zülfi’ye ise
henüz 16 yaşında iken ağır bir hastalığa yakalanır, Harput’ta yatırıldığı hastanede
ölür. Cenazesi ulaşım zorluğundan köyüne götürülemez; şehrin mezarlığına
gömülür.
Tifo o dönem, büyük bir salgın
(endemik) olarak ülkeyi etkilemektedir, bu hastalıktan Nasibini alan biri de
Keko ve ilk esi Havva'dır. Tifo mikrobunu kapan Keko ve ondan 15 gün sonrada Havva terki diyar eder, bu
dünyadan göçerler.
Nuriye ölünceye kadar
anlatır durur. Başından geçenleri, Keko ile yaşadıkları Aşkı, sevgiyi Onun için
tüm servetini nasıl harcadığını.
Amerika’da kalıp dünyasını
dönüştürüp, ilerletmek yâda Amerika’dan getirdiği servet ile daha konforlu,
zengin bir hayat kurma imkânı varken o bir kadın uğruna harcadı tüm servetini.
Daha sonraki yıllarında hayatını
ilçede duvar ustalığı yaparak kazanmıştı Keko.
Keko vizyon (geniş görüşlü)
sahibi biri değildi.
Yaşadığı köyün sınırları
içinde kalmayı tercih etmiş bir aşk adamı idi.
Kaderleri birbirine bağlanmış,
talihleri gölgede kalan bu üç can.
Ömürleri boyunca yaşadıkları
köyde; Selvi, meşe, badem, dardağan ağaçlarının gölgesinde muhteşem bir manzara
ve atmosferde koyun koyuna uyumaktadırlar.
Ölüm bir sır değil mi dir?
Ne olduğunu kimsenin
bilmediği, her ölenin sırra kadem bastığı.
Keko ve Nuriye’nin evliliği,
sevgileri, aşkları. Her ne denirse artık, bencilce bulunur ve çok eleştirilir.
Oysaki ne Havva, ne Keko, ne
de Nuriye suçludur.
Bu gölgelenmiş Talihlerinde!
Ve denilir ki;
"Kaderi tenkit eden başını örse vurur, kırar."
Kaynak: https://www.abdpost.com/turklerin-amerika-ya-goc-tarihi/40485/