Retorik, hitabet sanatı,
güzel söz söyleme, belagat gibi isimlerle anılmaktadır.
Retorik, fikirleri düşünceleri en iyi biçimde ifade etme, etkili, mantıklı,
inandırıcı sunum ve konuşma sanatı olarak bilinir.
Bu tanım üzerinden çözüm süreci olarak
değerlendirilen Kürt açılımı diğer bir deyişle demokratik açılım sürecide
yukarıda tanımlanan retorik değerlendirmeleri ve geçmişten günümüze dek uzanan
sorunsal bir süreci içeriyordu.
Bu bağlam üzerinden çözüm süreci konusu
değerlendirilirse şu nüanslara değinilebilir; bu sürecin tarihsel arka planı
neydi? Toplumsal bir sorun olma sebepleri nelerdi? Var olan bu sorunun ortadan
kalkması için ne gibi çözümler üretildi? Üretilen bu çözümler kronikleşmiş bu
yarayı bitirebildi mi?
Bu sorular üzerinden bu konu irite edilirse günümüz
gerçekliğinide baz alarak açılım süreci seremonisi üzerinden şu değerlendirmelerde
bulunulabilir.
Bu
anlamda Geçmişle yüzleşmek ve
barışın toplumsallaşması için oluşturulan akil insanlar heyeti kayda değer bir
çözüm üretemedi. Yapılan sadece samimi olmayan retorik hitaplardı. Günü
kurtarma peşinde gündem oluşturulmaya çalışılan derine inemeyen asıl sorunun
kaynağı onarılmadan yüzeysel ve samimiyetsiz söylem ve tavırlarla çok da mesafe
kat edilemedi.
Çözüm
süreci bitirilip tekrar eski çözümsüzlük dönemlerine girilince daha fazla gün
yüzüne çıktı gerçek ve samimi olmayan duruşlar.
Böylece dengeler değişti Söylemlerde. Dayanışma ve hüzün sınırları eski
haline dönüştürüldü.
7 Haziran 2015 seçimlerinde iktidardan düşen AKP
ve sonrasında yaşanan koalisyon süreci, yapılan müzakereler hiçbir muhalefet
partisiyle ulaşılamamasından kaynaklı olarak erken seçim kararı alındı. bu
karar sonrası tırmanan terör olayları çoğu kişide şunu düşündürdü yaşanan bu
kaosun nedeni 7 Haziran seçimlerinin kaybedilmesi midir?
Bu
süreç sonucunda iktidar partisi de zücaciye dükkanına giren fil misali devletin
gücünü kullanarak savaş açtı içinde sivil halkın yaşadığı şehirlere.yaşanan bu talan sonucunda bazı bölgeler kamulaştırılarak yeni bir dizayn (tasarım) durumu gündeme oturtuldu.
Böylece Açılım süreci ve yapılan açılım şölenleri, akil adamlar heyeti hayal oldu dini bütün
olarak lanse edilen Öcalan ise tekrar bebek katili olarak değerlendirildi.
Alınan kararla girilen erken seçim döneminde ise
iktidar partisinin daha önce retorik söylemleri kullanarak yaptığı konuşmalarda
milliyetçiliği ayaklarının altına aldıklarına yönelik söylemler
geliştirilmişti. Çözüm süreci rafa kaldırılınca tersi söylemler geliştirerek milliyetçi
kitlelere göz kırpılmış ve yeni yarenleri bu defada milliyetçi kesim olmuştu.
Uzlaşı sağlanamadığı için Yinelenen seçimle
İstedikleri hedefe ulaşabilmişler tekrar tek başına iktidarlığı göğüslemişlerdi.
Bu
durum bazı toplumsal kesimlerde şöyle bir algı oluşturdu; iktidar partisi oy
kaybettiği bölgeyi yıkarak biat ettirmeye çalışıyor. Yapılan yeni bir durum değildi. Kürt bölgesi
(halkı) alışkındı ateş altında yaşamaya ve yine bir tarafın silahlar altındayken,
diğer bölgelerin hiçbir şey olmamış edalarında yaşamasına.
Çözüm
süreci ve o süreçte somutlaştırılan demokratik açılım süreci hediyelerinin; (
Kürtçe kanal açılması, köylere eski adlarının verilmesi vs) getirilerinin
iktidar partisine kazancı olmadığı ve üstelik oy kaybetmesi gerçeği Hdp ve
paydaşlarına mesafeli duran dini öncelemiş Kürt halkının da eksen kayması
yaşayarak hdp ye yönelmesi ve hdp nin ilk defa olarak barajı açması, Çözüm
sürecinden cayılması sonrası Selahattin demir taşın seni başkan yaptırmayacağız
söylemi meydanlarda yankılanışı...
Bu
Durum çözüm süreci döneminde verilen başkanlık sözünden cayılması olarak
değerlendirilmiş. İktidar kanadında ise infiale neden olmuştur.
Bu
yaşananlar sonunda Açılım süreci yerle bir edildi. Yapılan o sürecin toplumsal
yarayı onarmaya dönük olmadığı her türlü durumdan çıkar elde etme kar sağlama
peşinde olan kişilerin, yönetici ve siyasetçilerin kitleleri etkilemek ve
gündemi kurtarmak için göz boyamaya çalıştıkları ve açılım süreci etkinliğinde
aktör olanların siyasetçiler başta olmak üzere yazarlar, gazeteciler ve akil
adamlar heyetinin de gerçek yüzü ortaya çıkmış oldu.
Hasılı Gelişmekte olan toplumlarda Kahramanlara duyulan istekten kaynaklı olarak
halkın iktidara taşıdıkları bireyleri (yöneticileri) her anlamda benimsedikleri, sorgulamadıkları,
eleştirmedikleri için o koltuğu işgal eden kişilerde bencilce bir kibir
oluşabildiği gözlenmiştir. Başkanlık
istemi gibi… Bu kibri meydana getiren olgu halkın haksızlıklar karşısında
susması ve bu durumu makul görmesidir.
Bu çerçeveden durum değerlendirmesi yapılırsa
şunlara değinilebilir; Bir coğrafyada yaşayan halkın eğitim düzeyi, kültür
birikimi, algısı ve eleştirel bakışı yönetenlerin kendilerini yenilemesine,
çeki düzen vermesine neden olur. Bilinçlenmiş haksızlıklara tepki verebilen
bir halk karşısında, o ülke yöneticileri adaleti ve eşitliği sağlama anlamında
hep tetikte olmak zorunda kalırlar. Oportünist tavırlar, retorik söylemlere
mahal vermeden dürüstçe, adilce işlerini yapmaları gerektiğinin bilincinde
olurlar.
Hülasa olarak, çevre ( halk), merkezi (yöneticiler) koordine eden asıl güçtür. Ve
bu gücünün farkında değildir. Farkına Varması
için kitlelere ahlak eğitimi verilmeli, dürüstlük öğretilmeli, haksızlık yapanların cezalandırıldığı, hak ve adalet arayışında olanların ödüllendirildiği samimi bir ortam oluşturulmalı toplumun bu durumu içselleştirmesi sağlanmalıdır.
Ve Bu öncülleri yöneticilere, manevi yaptırım olarak gösterebilecek cesarete sahip kitlesel tepki ve eyleme dönüştürecek sivil itaatsiz ortamlar oluşturulmalıdır. Daha adil ve temiz bir toplum olmanın gereği olarak.
Ve Bu öncülleri yöneticilere, manevi yaptırım olarak gösterebilecek cesarete sahip kitlesel tepki ve eyleme dönüştürecek sivil itaatsiz ortamlar oluşturulmalıdır. Daha adil ve temiz bir toplum olmanın gereği olarak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder