İlk kez 1948 yılında Robert metron tarafından öne
sürülmüştür. Kendini gerçekleştiren kehanet ‘’sır’’ kitabında bahsedilen çekim
yasası, Mevlana nın ‘’ne düşünüyorsan osun’’ Sözüyle tamamlanan bir cümle. Daha
çok Sosyal psikolojide yer alan bir kavramdır. Kişinin bir olayın olacağına
dair derin bir inanca sahip olmasını ve bu olayın olduğu varsayılarak bu durumu
yaşadığı diğer eylemlere genellemesini anlatır.
22 Nisan 1998 tarihli hürriyet
gazetesi manşet haberi Tayyip e şok ceza muhtar bile olamaz. Bu manşet haberi şu an iktidarda olan oluşumun
dünya lideri olarak sıfatlanan şimdilerde cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan ın aldığı ceza dolayısıyla muhtar olması bile
yasaklanmıştır anlamı taşır. Toplum olarak sloganvari konuşmalara çok meyil verildiği
için yıllardır bir unsurun propaganda ve manşet düzeneği haline gelmiş olan
muhtar bile olamaz dediler bakın başbakan oldu, bakın cumhurbaşkanı oldu gibi. Kitlelere
ajitasyon mağduriyet vaazları verilip yeni bir algı oluşturuluyor Halkın
üzerinde. O dönem var olan hükümet ve o hükümeti desteklemiş kitlenin Tayyip Erdoğan
ın muhtarlık yapacak kapasiteye sahip olamadığından dem vurdukları, fakat
görüyorsunuz işte şimdi cumhur oldu, algısı siyaset meydanlarının en geçerli, etkili
reklamı olagelmiştir.
Bu anlamda bu durum var olan hükümete;
yıllardır ağzından düşürmediği ve şu anda da muhtar adaylarıyla rutin
toplantılar düzenlediği bir şölene dönüşmüş durumda. ben bu çerçeveden bu olaya
bakınca birilerinin kendini gerçekleştiren kehanete çok inandığını dünya
gündeminde en tepe noktaya gelmesini belli başlı kehanetsel olaylara
bağladıkları için, örneğin; imam hatip lisesi mezunu olmanın verdiği kazanımlar baz
alınarak, Türkiye nin her iline birkaç tane imam hatip açılması, başörtüsü
mağduriyeti üzerinden elde edilen kazanımlar dolayısıyla reklam vari eylemlerde
bulunulması, muhtar olamazsın dendiği için rutin muhtar görüşmeleri yapılması
ile halk tabakalarına şu mesaj verilmek isteniyor: toplumun çekirdeğini temsil
eden muhtar görüşmeleriyle Müşfik, mümin, kibirsiz biri olduğu, her sınıftan
grupla gayet ciddi toplantılar yapacağı mesajıda toplumun gündemini daha az
takip eden, haberlerde verilenlerle yetinen kitleler üzerinde yepyeni bir algı
oluşturuluyor.
Düşünsel, davranış sal, duygusal
bütünlük çok önemlidir. anlam ve akıl dünyasındaki bütünlük kişilerin işgal
ettiği konuma göre daha da önemli bir hal alır. Bir ülkenin yönetimini halkın onayıyla eline
almış bir bireyin bu anlamda bütünsel tutarlılığı; düşüncede, konuşmada, davranışta daha fazla önem taşır. Çünkü
o birey milyonlarca insanın vebalini sırtına almıştır. Yapacağı her tavır
konuşma davranış ve yanlışlık o toplumda bulunan eğitimli, eğitimsiz her
topluluk tarafından dikkatle takip edilmekte olumlu yada olumsuz örnek
alınmakta yada eleştirilmektedir.
Bu bağlamda devlet ricalini
elinde tutan grup anayasa ya bağlı olarak dokunulmazlık zırhıyla korundukları
için, mevcut bulunulan konumda oldukları sürece ileri boyutta bir hata olmadığı
müddetçe o kişiler yargılanamaz. Ve bu yargılanamama durumu o konumda bulunan
kişileri ileri boyutta kibre itebilir. Halkın onayıyla bir süreliğine
geldiklerini unutarak iyileştirilmesi zor hatalar yapabilirler.
Yaşanan bu süreç taklidimi tahkiki mi anlamlandırmak lazım; tahkiki ise peygamberin yaşadığı dönem ve toplumdaki ezilmişler
cesur yürekli fikirsel anlamda samimi duruşa sahip, inandıkları dava olan
toplumsal ahlak, adalet ve eşitlik için her türlü işkenceye katlanan kutlu bir
kitleden bahsediyoruz.
İslami yücelten o çağın
ötekileri; Bilal i Habeşleri, Erkam ları iken; İslami idol aldığı iddiasında
bulunan günümüz bazı oluşumlarının yücelticileri ise; mafya liderleri,
ırkçılar, ilkesiz, fütursuz çeşitli cenahtan örgütler ile bugün yollarına
devam etmektedirler.
Zahiri (açık) olan yönü ile dini sembolleri bayraklaştıran dini bütün
olduğu iddiasındaki bu siyasi oluşum, Bâtıni
(gizli) olarak ise tüm ahlaki felsefi ve dini ilkelerin öncelediği yaşam
ve düşün biçimine aykırı bir çürümüşlüğü yansıtmaktadır.
Bu anlamda toplum yönetilirken
daha rasyonel davranılmalı, metafizik gerçeklik adı altında üretilen hurafelerin
toplumu yozlaştırdığı iyi tespit edilmeli ve kendini merkeze koyarak
milyonlarca insanın hakkı gasp edilmemelidir.
Kendini gerçekleştiren kehanet
unsuru dolayısıyla bir insanın düşünce tutanağı, duygusal refleksleri temel
alınarak bir ülke yönetilmeye çalışılırsa bugün yaşadığımız yaralı ve kanlı
gündemlerle yaşam alanlarımız işgal edilmiş olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder