Follow Us @bedelencu

18 Aralık 2016 Pazar

Devrimci Hareketler

Toplumlar üzerine üretilen teorilerin menşei batı’dır.

 

Avrupa lı teorisyenler sosyal bilim çalışmalarına her anlamda inceleme ve araştırma yaparak derin analizlere ulaşmaya çalışır.

 

Daha az düşünen dünya sosyal bilim literatürne az katkıda bulunan üçüncü dünya ülkeleri bilim insanları ise Avrupa da üretilen sosyal ve bilimsel teorileri yaşadıkları topluma uyarlamaya çalışırlar.

 

Kendi toplumsal dinamikleri üzerinden araştırmalar yapıp yeni teoriler üretemeyen bilim insanlarımız hazır aldıkları verilerle bir takım çıkarımlarda bulunurlar.

 

Bu bağlamda; “ilkel kominal toplum”, “tarım toplumu”, “sanayi toplumu”, “modern toplum” şimdi ise gündemde yerini almış “post modern toplum” düzeneği Avrupa bilim sahalarında onların bilim adamlarınca üretilmiş; bizlerinde bunlar üzerinden topluma baktığımız analizlerde bulunduğumuz toplumsal teorilerdir.

 

Türkiye cumhuriyetinin kuruluşunu bu bağlam içinde değerlendirirsek modern ulus devlet Paradigmasına dayanan Türkiye yine o dönem dünya gündeminde yaşanan bir takım konjöktürel olaylardan etkilenerek kurulmuştur neydi bunlar:

 

Fransız devrimi, imparatorlukların yıkılması, milliyetçilik hareketleri vs.

 

 

Yaşanan bu devrimsel hareketler yeni bir itki olarak modern ulus devletlere doğru yöneltti bazı toplumları bu yönelimlerden biride bizimde içinde bulunduğumuz ve adı Türkiye olarak belirlenen içinde bulunan tüm halkları bir millet üzerinden yorumlayan, bu durumu devrim kanunları ile somutlaştıran, yeni bir ülke inşa edildi.

 

Bu inşa süreci sakin olmadı tabii ki birçok kanlı eyleme sahne olan bu durum başkaldıranları darağaçlarında sallandırarak korku oluşturulup sindirmeye çalıştı.

 

Şu an içinde bulunduğumuz zaman ve mekânda yaşanan toplumsal hareketlerin ana kaynağı da bu ülke inşa edilirken yok sayılan, küçümsenen ve bu yok sayılma sonucunda isyan eden bir halkın, isyanını bastırmak için kurulan mahkemeler, yargılanan o toplumun kanaat Önderleri, halkın, hınç ve yaralarının bitirilmeden ve anlamadan şiddet ve zorbalıkla bastırılmaya çalışılmasıdır.

 

Her değişim bir devrim gibidir toplumlarda, dinler tarihinde de bu böyle olmuştur, peygamberler geldikleri toplumda ilk etapta hep itilmiş, horlanmış, taşlanmış fakat daha sonrada milyonlarca takipçisi olan derin izler bırakan kutsallara dönüşmüşlerdir.

 

Nasıl Türkiye Cumhuriyeti kurulurken toplumsal ayaklanmalar, toplumsal hareketler meydana geldi ise ve bu durumu gücü eline alan o dönem egemenleri çeşitli yasalar çıkararak yargılayıp sindirdilerse şu an yaşadığımız dönemde farklı bir evrimsel sürecin devrime doğru giden ayak sesleridir.

 

Bu durum hararetli bir süreç değil hareketli bir süreci barındırıyor ki zaten bu ülke kurulduğu günden itibaren bu çatırdayış, kırılmalar hiç bitmedi ve son noktasına ve engellenen o hedefine ulaşmadan da bitmeyecek gibi duruyor.

 

Bu söylenceler üzerinden Kürt siyasi hareketine bakınca şunlar görülür: Türkiye cumhuriyeti kurulduğundan itibaren şu ana kadar. Kangren olma noktasına gelmiş bir sorunla baş başadır. 

 

Her doğan çocuk bilinçli bir birey haline gelinceye kadar, bu konuyu önce yaşayarak sonrada farkında lığı varsa tarihi perspektifinden araştırarak anlamlandırmaya çalışır; Kürt ve Türk Sorununu.

 

Yıllardan beridir bitmeyen bir yaradır Doğu Anadolu bölgesine Kürdistan, o bölge insanına da Kürt demek. Bu hazmedemeyişin sonucunda karşılıklı yapılan kıyımlar, kötülükler kan akıtmalar bitmeden devam etmekte.

 

Evet, orası Kürdistan Kürtlerin yoğun yaşadığı bir memleket. Evrensel düşünceye sahip olunca yıllardır takılıp kalınan bu unsurların binlerce insanın ölümüne yol açacak kadar önemsenmesindeki amaçlar hep beyhude gelmiştir düşün dünyasına.

 

Yaşanan bu olaylar Birbirini sevmeyen yada sevmemesi için çeşitli müdahalelerde bulunulan, diğer, öteki  halka uyguladığı egemenlik ve üstünlük salvolarıdır.

 

 Bu yaşananlar iki halkın zorunlu beraberliğini anlatır. Bu durumu Her türlü şiddetin var olduğu fakat bir türlü boşanmanın gerçekleşmediği nefret ve şiddet yüklü bir evliliğe benzetiyorum.

 

Evet, tarihi geçmişiniz, zorunlu kültürel bağlarınız olmuş olabilir fakat bu beraberlik hiç hayra alamet değil.

 

Bu çerçeveden Kürt Uluslaşma ma sürecine değinirsek şunlar söylenebilir; Kürt hareketi ve halkı her geçen yılda aşamalı şekilde millet olma ve ulus olma bilinci edinmiş geç uluslaşma bilinci yaşayan bir halktır.

 

Bu geç Uluslaşma süreci şu anda da olgunlaşma sürecine girememiştir.

 

Bu anlamda belki de Kürt halk bilincinde ve geçmişinde milliyetçilik, ırkçılık, soyunu yücelteme gibi kültürel bir itki bilinç olmadığı için, toplumsal, kültürel ve tarihi hafızalarında.

 

Bu yönlü bir eksiklikten kaynaklı ulus ve millet olamama durumu yaşanmış olabilir.

 

Kürtlerin bu anlamda özgüven eksikliğine sahip olduklarını, bir birlik beraberlik içinde olamadıklarını, kendi içinde sevgi, dışa karşıda birliktelik bilincine, aidiyet duygusuna, sahip olmadıkları için, karşılıklı güven eksikliği yaşadıklarını düşünüyorum.

 

Kürtler bir birlerine güvenemiyorlar.

 

Bir kopuş yaşanırsa başlarına gelecekleri kestiremiyorlar o yüzden tedirginler.

 

Şu sorular üzerinden bu devrimci hareketlere perspektif kazandırmak iyi olur zannındayım.

 

Kürtlerin yıllardır verdikleri bu devrimci hareketlerin, verdikleri bedelin amacı ve hedefi var mıdır?

 

Varsa neden net ve tutarlı bir şekilde açıklanmıyor?

 

Amaçlar nedir? Hedefler nelerdir?

 

Şu ana kadar birçok konu gündeme getirildi,

Mezopotamya halkları,

Türkiyelileşme,

Öz yönetim,

Federal yönetim,

Halkların kardeşliği

Kürdistan birliği vs.

 

Bu konuda bile bir tutarlılık içine girilmemişken ne yapılacağı konusuyla ilgili yüz yıllık planlarınız yokken ani duygusal reflekslerle çatışma içine girilmesi doğru bir yöntemidir?

 

Peki, o halde yıkılan, yakılan, şehirler, ölen insanlar ve yaşanan bu olayılar sonucunda; o şehirler neden yıkıldı? 

 

Neden öldü o insanlar?

 

Neden göç etti o halk?

 

Bu bedeller nasıl telafi edilecek.

 

Öz yönetim deniyor bu anlamda hiçbir toplumsal mutabakat, bilinç oluşturulmadan neden yapıldığını bilemediğimiz hendeklerin kazılması şehrin talan edilmesinin nedeni nedir?

 

Bu yaşananların Kürt halkına, Kürt siyasi hareketine ne gibi faydaları dokunacak? 

 

Merak ediyorum doğrusu.

 

Bu kısa metrajlı çatışmaların bir katkısı olmayacak emin olun ne olacak biliyor musunuz?

 

Yaşadığı göçten sonra revize olacak, evirilecek bir halk.

 

Bu yapılan evrim midir, devrim midir, iyi düşünün?  

 

Daha fazla ezilmiş, yorulmuş, çaresizliği yurtsuzluğu en derinine kadar hissetmiş, küçük düşürülmüş, onuru zedelenmiş, enerjisi tükenmiş yâda tüketilmiş bir halk bırakacaksınız geriye.  

 

Hınç dolu, öfke dolu, mutsuzluk yüklü. 

 

Bu sebepten Hayalleri hayata geçirirken daha iyi düşünülmeli çünkü bu hayaller Milyonlarca insanın hayatını ilgilendiriyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder