Follow Us @bedelencu

16 Mart 2017 Perşembe

Toplumsal Ahlakın Manifestosu


Bu yazı bir manifesto’dur bildiridir. En başta haksızlıklar karşında susmayı şiar edinmiş insana, susarak suçsuz, mazbut, mazlum, masum olduğunu zanneden kitlelere. Allah'ın yaratırken Eşrefi mahlûkat dediği zata, yeryüzünün halifesine bana, sana, ona, bize hepimize bir nutuktur, bildiridir. Öz eleştiridir. Kişinin Dünyada ki konumunu ihata etmesidir.

Yüce Allah kuranda Bakara 30. Ayette şöyle buyuruyor:

Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yapacağım," demişti. (Melekler): "Orada bozgunculuk yapan, kan döken birisini mi halife yapacaksın? Oysa biz seni överek tespih ediyor ve seni takdis ediyoruz?" dediler. (Rabbin): Ben sizin bilmediklerinizi bilirim," dedi.

Burada ki halifeden kasıt peygamberin ölümünden sonra başlayan ve hırs yüklü devlet başkanlığına dönüşen dünyevi, seküler tek adamın halifeliği değildir. İyi irca ederseniz anlarsınız ki yeryüzünde ki tüm insanları temel alarak Allah'ın varlığını ve biriliğini kabul etmiş biz inananlara bir mesajdır ötelerden gönderilen uhrevi bir gönderidir.

Hasılı anlayarak okursanız yazılan şu halifelik mesajını; dünyada ki bulunduğunuz yerin anlam ve önemini, görev ve sorumluluklarınızı idrak edip, iktidara kendi ellerinizle taşıdığınız kişi veya kişilere tapınırcasına eylemlerde bulunup, haksızca itaat etme derdinden de azade olursunuz.

Bu düzen böyle gitmez, bir kişinin ya da azınlığın yalnız başına tüm dünyalık gücü ve nimetleri bencilce elde etmesi, yüreklerin kara, kulakların sağır, vicdanların çamur olmasıyla devran dönmez. Bireysel ahlaka ve toplumsal ahlaka verilen önem; toplumsal adalete ve özgürlüğe giden kapıları sonuna kadar açar. 

Sokakta ki dilenci çocuğun, kadının, yaşlının gözlerine bakın o insanların tüm insani özünü çöpe atıp yoldan geçen herkese ağız eğip bir şeyler istemesi bizleri düşündürme dikçe bu devran bu şekilde karışık, karanlık, klasik tabirle Ortadoğu bataklığı şeklinde davam edip gider.

Çünkü o dilenci çocuğun sokaklarda insanlara yaptığını takım elbise giyip kendini burjuva üst insan görenlerde dilenciliğin farklı bir halini, modern tarzını yaşamaktadırlar kendi üstlerine karşı.

Bu düzen bitmeli herkesin adaletli yaşayabileceği, kimsenin kimseye ağalık taslamayacağı erdemli ahlaklı ilkeli bir toplum inşa edilmelidir.

Bunun olabilmesi içinde bizler her birimiz tek tek yeryüzünün halifesi olarak görevlerimizin farkında olmalı ve haksızlıklara tepki gösterebilmeliyiz.

Filler tepişir çimenler ezilir. Hep alta kalan ezilir. Bu durumun değişmesi, kimsenin ezilmemesi için toplumsal ahlak iktidardan başlayarak en üstten kitlerle öğretilmeli elden geldiğince, erdemli, ilkeli siyaset başta olmak üzere tüm kamu kurumlarında ilkeli, dürüst ve adil olmak şart haline getirilmeli ve bu fiili sergileyenler övülmeli, ödüllendirilmelidirler. dürüstlük, ve erdemin sosyal model olması açısından bu durum elzemdir. 

Zira Toplumsal kültürel genlere işlemiş olan, ahlaksızlığın, tutarsızlığın bitmesi için en üst mercilerden başlamak üzere; Haksızlık, adaletsizlik, liyakatsizlik, ilkesizlik, tutarsızlık, yalancılık, hırsızlık yapanlar ceza almalıdırlar en alttaki bireye ve tüm topluma örnek olsun diye.

Âmin Maalouf' bir dinleri olduğu için ahlaka ihtiyacı kalmamış gibi davranıyorlar. Der. Yaşadığımız toplumda aynen bu şekilde bir dinin mensubu oldum demekle ahlakı elde ettiğini zanneden insanlarla dolu. Ahlak nedir; doğru ile yanlışı ayırt etmedir. 

Yaşadığımız toplum üzerinden toplumsal ahlaka değinirsek ülke insanının genel ahlaksal doğrusu şu şekilde gerçekleşmektedir: ülke halkı kendi elleriyle, kendileri gibi bir grup insana iktidarı teslim ediyorlar ve bu ediş sonrasında ise halkın çoğunluğunda güce karşı itaat kültürü gelişiyor. Bu durum bir manivela gibi tekrar eden bir hale dönüşüyor. 

Halk uyuşmuş bir memnuniyetle kendi elleriyle teslim ettiği iktidar koltuğunu kendisi gibi fanilere, tabiri caizse tapınmaya, biat etmeye, sorgusuz sualsiz itaat ederek yüceltmeye başlıyor. Bu yüceltme sonrası o koltuğu alan kişi ve o kişiyle beraber var olan kadro da kibir, büyüklenme halleri zuhur ediyor. ve bu büyütülen ve sorgusuzca itaat edilen kadro, güçlendikçe; büyüklenme, öteki leme, tehdit, daha da fazlalaşıyor.

Tabi bu kötü gidişin ve zulüm halinin devam etme nedeni halkın tepkisizliği haksızlıklar karşısında çıkarları için susmalarıdır. Fakat bilinmelidir ki susan o insanlarda ilahi adaletin ve dünyevi adaletin önünde hesabını elbet bir gün vereceklerdir.

Balık baştan kokar deyimi bu anlamda bu yazı için iyi bir emsal olacağı düşüncesindeyim nedeni ise; gelişmekte olan ülkeler de her şey ahbap çavuş mantığıyla yürüdüğü için insanlar bu durumu kanıksamış ve bunun dışında bir gerçekliğin olabileceğine mahal vermiyorlar, düşünemiyorlar.

Sorgulamayan, okumayan insan yığınları haline gelince toplum erdemsiz yöneticilerde iktidarı ele alıp her türlü kurnazlığı, dala vereyi siyaset, din ahlak adına yaptıklarını söyleyip kandırılmaya müsait ya da kandırılmanın işine geldiği yığınlara arenalarda, minberlerde nutuklar atıp vaazlar verip dini argüman (kanıt) larla göz boyuyorlar. 

Öyle ki bugün beyaz dediğine yarın kara diyen, bugün dost dediğine yarın düşman diyen, renkten renge halde hale giren demokrasi, insan hakları martavalları ile binlerce yılın emeği, özü ve kültürel değerleriyle harmanlanmış şehirleri, ülkeleri yıkıp binlerce insanın ölümüne, yersiz yurtsuz kalmasına sebep olup hile ve entrikalarla servet ve kuvvet elde eden, sonra da adalet ve vicdan diyenler, bizim yani halkın payelendirip statü verdiğimiz, kişiler değilmidir; düşünen, sorgulayan vicdanlı insanları şaşkına uğratan.

Halk haksızlığı yolsuzluğu öyle kanıksamış ki hırsızlık, yolsuzluk, ahlaksız tavırlar karşısında tutumu sorulduğunda ben olsam bende Çalardım demekte pekte beis görmüyorlar. Peki, yüce yaratıcı ne diyor; ‘’ Allah her dönemin hükümdarını halkın kalbine göre gönderir. Onları düzeltmek isterse Salih birini, helak etmek isterse kötü birini hükümdar olarak gönderir.’’ İsra,17/16.

1400 yıl öncelerden, peygamber den ulaşan rivayetlere göre, ise ‘siz Nasılsanız, öyle yönetilirsiniz.’  Özetle; siz bozgunculuğa, hırsızlığa, adaletsizliğe, ikiyüzlülüğe, bencilliğe, hırsa meyilliyseniz başınızdakiler de öyle olur diyerek, aslında yönetimin manivelasının bizim yani halk kitlelerinin elinde olduğunu beyan etmiş bulunuyor. Çok önemsediğimizi iddia ettiğimiz yüce yaratıcı.

2 yorum:

  1. Seküler veya laiklik ne demek? Bu konuda bir yazınız çalışmanız var mı?

    YanıtlaSil
  2. Sayın Tuğba hocam,Siz de biliyorsunuz ki,Ahlak görecelidir.Bulunduğu tarihsel evreyi,toplumsal kültürel yapının yansıması ve aynı zamanda devlet erkinin tahakkümü ile şekillenen bir olgudur.Her yerel topluluk kendi normları ile var olmaya çalışsa da,Erkin dayattığı normları çıkar ilşkileri ile kısa sürede kabul eder.Bütün güzellikleri içinde barındıracak bir Ahlak oluşturulabilir ama bu erkin değişimiyle mümkün olabilir.Bir de din inancın değerlemesi kurumsal erke dönüşmesidir.Yani inançta tıpkı Bİlginin indirgemeci ve belirlemeci bir kıskaçta gelişmesi gibidir diye düşünüyorum.inanç erklerden kurtulmalıki hakettiği toplumsal ahlakı inşa edebilsin.Bilimin metodolojik yöntemsel çerçevesi,az sayıda veriyle genellemeye gitmesi ve belirlediği alan içerisinde diğer şartlar aynı kalmak kaydı ile belirlemede bulunması bir kısırlık aynı zamanda.pozitif yöntem ,yine tıpkı dinin inancı tutsak alması gibi bilgiyi kendine göre dizayn ediyor sanki.

    YanıtlaSil