Follow Us @bedelencu

7 Şubat 2020 Cuma

Aydın Alp’ın kahkahası!


Kahkahadan kılıcınla geçerdin
Aşktan kadınların arasından
Geriye elma koku-lu-ları kalırdı
Cehennem,
Çağlayanlarında yıkandığın antik bir kent olurdu.
Düşlerinde,
 Portakal göğüslü sevgililer büyürdü
Büyürdü bazıları,
Güneşten de büyürdü
Sen, kardan bir şair olurdun!

Bir cümle ”bana peygamberini söyle, dinine gireyim” kolay kolay unutulacak bir cümle değil bu. Hele bizim coğrafyamızda çok şeyi ifade eden, biçimlendiren, bağlayıcı ifadeleri olan bir cümle! Tek cümle ama bilcümle bir kıymet!

Bu sırlı cümlede, kişiye, kişiliğe verilen önem, ajitesi, propagandası yapıldığı, yapılacağı düşünülen, ilkelerin, prensiplerin, dünya görüşünün bile üstünde bir yerdedir. Ebetteki ; ilkeler, prensipler, dünya görüşü çok önemli değerlerdir ancak onları oluşturan, öneren, yaşama geçirecek bireyler , kişilikler  daha somut, görünür motifler olarak daha çok önem kazanıyor ki; öyledir de!!!

Her birimizin hayatı baştan-sona önemsediğimiz-önemsemediğimiz bireylerle, kişiliklerle dolup boşalmaktadır. Kişiler öyle önemlidirler ki hayatımızda, hatta bazen, hayatlarımızın yönünü bile olumlu veya olumsuz olarak şekillendirecek roller oynarlar. Hatta denir ya” bana arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim” bütün bu kristalize olmuş gözlemler, değerlendirmeler silsilesi içerisinde biçimlenen duygu ve düşüncelerimiz hayatlarımızın omurgasını oluştururlar. Kendi birey hayatımızda merkez bile olsak, bizleri sarmalayan, kuşatan çevremizin birer tezahürüyüz ve böyle olmaktan kurtulma şansımız çok sınırlıdır. İnsan, nihayetinde içinde doğduğu tabiatın büyüttüğü evladıdır!

Bizler de kendimizi dostlarımızla, sevdiklerimizle hayatımızın önemli kavşaklarında  rol oynayan büyüklerimizle tanımlarız çoğu zaman!!! Bir çoğumuzun hayatı böyle renklerle doludur: beyaz, kırmızı, mavi ve karanlık( siyah)...tanışılan günlere, birlikte geçirilen zamana lanet veya dua yağdırılan çok insan vardır!Biz yine de güzellerimizi, güzelliklerimizi anımsatalım, analım!!!

Açıkçası ben ne kimsenin dinine girmek için peygamberini sorarım ne de hayatıma yön veren kişi ve olayları gözden kaçırırım, hep şu soru’nun tılsımına inandım.”bana yaranı göster kardeşin olayım “ işte bu ben(d)im!
Bu dizeler hayatımın her katmanına sirayet etti ve her katmanında yeniden beslendi, dirildi, diriltti!!!
Bazı insanlar hem yarasını gösterir kardeş olur hem de yaranıza merhem olur kardeş olursunuz!!!işte AYDIN ALP benim için öyle bir kişi(lik)tir. Hayatıma girdiğinden beri , beynime, yüreğime, ruhuma kardeş olmaktan yorulmamış biri: Hocam , şairim , abim ve gönlümün diri kahkahası !!!

Daha saf bir gururla söylemek isterim ki; AYDIN ALP sadece benim dünyamda değil, fakat umutlu çevremizin kararlılıkla yanık tutulan bir meşalesi olmuştur. O biz dostlarına” ateşin Kehaneti”ni anlatan “yüreğim ülkem gibi” diyerek ateş hattında( çemberinde) bir ülkenin çocukları olduğumuzun bilincini iliştirmiştir yakalarımıza!.

Şair Aydın Alp bizimle ve bizim için yaptığı her kavgada “tufanlardan arta kalan” bir tohum olmuştur ruhlarımızın mahşerinde! Aydın Alp beni, birçoğumuzu büyüleyen kahkahası ile Diyarbakır’ın Yılmaz  şairi olmaktan ‘’Amed’in özgür kelebeği’’ olmayı başarmış ruhumuzdur! Hep mutlu kılan bir abi, eğiten bir öğretmen, umutlu kılan bir yoldaş ve aşk ile yol bulan bir derviştir, bizim için Aydın Alp !!!


Yazan: Remzi Tanrıverdi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder