Sevmek diye haykırmak istiyorum. Boğuk işkence odalarından
kalma vücut spazmlarıyla sarılı olan bedenimi sevdanın merhemiyle durdurmak
istiyorum.
Yorgun, bir gece düşünüp yaşattıklarını umut kelimesiyle hayal etmek istiyorum.
Yalnızlığın
sahibi, gecelerin ve dar sokakların esrar perdesinin altında yaşayanım ben.
Sevda kavramının üzerine beton basmalı kalıplar çekeli çok oldu aslında. Ben
onları yıllar önce bir peronda manevi kelepçeler altında gezinen birine terk
etmiştim. İşte bu yüzden ben, gözyaşlarımı idam edeli çok oldu. Çelik zırh
giymiş savaşçıların ardından aşka dair sözleri yıkan ben oldum. İşte bu yüzden
Atinalı zenon kadar dünyalı, dünya
vatandaşı olmak için tarihin, sevginin izdüşümlerini takip ettim.
Önce orta çağın soğuk caddelerinde buldum kendimi. Sevdayı
milyonlarca yıl ötesine gizlemek için sınıf kavramına göre ilerledim. Serflerin
mutlu, küçük yuvalarına girdim krizantemler le dolu bahar kokan bahçedeki çıkarsız
sevgileri küçük nüanslarla parçaladım. Ardından burjuvaların zengin, görkemli
sofralarına sokuldum. Burada her şey maddeye terk edilmişti. Bir kaç fikir ve
sanat esintisinden başka bir şey kalmamıştı. Benliklerinde olanı da çekip
aldım. Sonra kızgın güneşin son demlerini bıraktığı alıklaşmış bir çöl akşamında
bedevi Arapların şiirsel, efsunlu nağmelerindeki ay ışığı sohbetlerinde
bulundum. Gençlerin, çöl dışı aşklarını sam yeliyle kızıl denizin engin
derinliklerinde istiridye kabuklarının arasına gizledim. Ve kendimi orta çağın
Rus hapishanelerinde buldum.
Buradaki insanlar gibi suçsuz ve haksız olarak,
topladığım sevgi selini kürek cezalarına çarptırdım. Sürgünlere gönderdim.
Artık ona dair bir şey yoktu gezindiğim mekanda.
Buradan Mezopotamya nın bereketli Topraklarında buldum kendimi,
en parlak doğan güneşinin önünde hayale daldım. Milyonlarca İnsana kucak açmış
müşfik, munis bir anne gibi duruyordu. şimdilerde ise kıyama durmuş ve sevgiyi
unutmuştu.
Önce sevincimi kutladım. Ardından sevgi dolu varlıkların ruh
çırpınışlarını gördüm. Yasemin bakışlı bir gencin solmuş gözlerinde şahit oldum
sevgisizliğe. Yaşlanmış gözlerle bakan genç anneleri soğuğa direnen, çıplak
ayaklarında hissettim. Fikirsel bir sokak aralığında Filistin, lisapan taşlı çocukların karşısında
salvo yapan iri cüsseli askerlerde gördüm sevgisizlik hummasını. dipsiz
kuyulara attığım sevgiyi çekip istedim.
Fakat mana aleminden yoksun bir insanın
sevgisizlik seli oluk oluk akıyordu. Ve ben hala pespaye insan kılığında
sokakları arşınlıyordum gerçeklere şahit olmak için.
Yağmur sesiyle dinlenen bir şosede, küçük bir çocuğun minik
bir kediyle paylaştığı sevincini gördüm. Mutluluk vaveylalarını işittim.
Sevgisizlik içindeki sevgi tomurcuklarına şahit oldum. Camitleri yıkmakla,
nefretleri bastırmakla, gerçekleri yok saymakla sorun hallolmuyordu. Yeter ki
yüreğinde sevgisizliğe direnen sevgi direnişçileri var olsun.
Yazan: Zuhal Çiçek
|
Çok güzel..
YanıtlaSilmurat bey yorumunuzu yeni gördüm, geç olacak ama teşekkürler.
YanıtlaSilEstağfurullah Efendim.. nezaketiniz için teşekkür ederim.
Sil