Follow Us @bedelencu

15 Kasım 2016 Salı

Gizsel Serzenişler


Her şey gecesi uzun karlı, kanlı bir kış gününün getirdikleriydi… Kızıllığını yitirmiş olan güneşin başka ülkeleri aydınlatmaya yol aldığı zaman insan kümelerinin gruplar halinde, sıcak yuvalarına varmak için hızlı adımlarla ilerleyişini izliyorum. Sırtlarında kendilerinde ağır olan çantalarıyla çocukların, karın getirdiği sevinci çıkış noktası olan kartoplarını birbirlerine atışlarını ve saadet vaveylalarını dinliyorum

Puslanmış penceremin önünden geçen, kadınlı erkekli gruplara dikkat kesiliyorum. Hepsi şu an bir genelin içinde özellerini yaşayan öznelerdi. Caddenin başında görünen şu iki orta yaştaki kadın, gözleri başka şeyi görmeyecek ve kulakları konuştuklarından başkasını işitmeyecek derecede ne konuşuyorlardı acaba? Yoksa karşı komşunun bohem hayatını mı konuşuyorlardı? Yâda bitmek tükenmek bilmeyen yaşam çilesini mi? veya gözlerinde yılların yorgunluğu olan şu yaşlı amca her gün infilak eden kocamış bedenine mi serzeniş ediyordu? Yahut elleri ceplerinde, saçları dağınık, gözlerinde ulvi bir sevdanın yükünü taşıyan şu delikanlı, sanki kendisini anlayacağını sandığı kaldırımlara mı anlatıyor bu hüzzam sevdasını?

Aslında hepsinin ruh âlemleri başka iklimlerde esiyordu. Ben beynimde canlandırdıklarımı onlar üzerinde şekillendiriyordum. Puslu bir pencerenin ardından mistisizmi farklı şahsiyetlerle farklı şahsiyetlerle gerçekleştirmek istiyordum. Bu pencere arkası sohbetler bana şairin ''Yusuf Özkan Özburun''un  ''Karayel'' şiirini hatırlatıyor. Şöyle dile getiriyordu şair mısralarında duyguların


KARAYEL

gün olur meşk biter söz susar dil bağlanır

Düşer akşamın tenine bir kanlı ufuk

Uzak bahçelerde dev ateşler harlanır

Kopar, düşer yere ah içindeki çocuk

Bir hüzünlü eşkâl kalır senden geriye

Silinir camlara bıraktığın siluet

Ama bende biliyorum ki bu solgun camlar ardındaki gizsel sohbetlerim, benim berzah âlemine seyahatimle beraber silinecek.

Ben böyle düşünce mevsimine kapılmış ilerlerken odamın içinde okumak için beni bekleyen kitaplarım olduğunu hatırlıyorum. Bu bana uzun senelerdir görmediğim bir dostumu görünce hissettiğim hazzı veriyor. Onların başına geçince maddesel dünyada yaşadığım günlük ve mahut problemlerin aksine bütün insanlarla bütün insanlarla beraber olma duygusunu yaşatıyorlar.


Onların başındayım artık. Ne sokaktan bağrışarak geçen çocukların sesi nede ekmek kavgası veren seyyar satıcıların haykırmalarını, nede üstt kattaki evli çiftin gün boyu bitmeyen tartışmaları ilgilendirmiyor artık. Biz onun manasıyla benim maddemle vücut bulmuş bir varlığız.

Yazan: Zuhal Çiçek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder