Her şey gecesi uzun karlı, kanlı bir kış gününün getirdikleriydi…
Kızıllığını yitirmiş olan güneşin başka ülkeleri aydınlatmaya yol aldığı zaman
insan kümelerinin gruplar halinde, sıcak yuvalarına varmak için hızlı adımlarla
ilerleyişini izliyorum. Sırtlarında kendilerinde ağır olan çantalarıyla
çocukların, karın getirdiği sevinci çıkış noktası olan kartoplarını
birbirlerine atışlarını ve saadet vaveylalarını dinliyorum
Puslanmış penceremin önünden geçen, kadınlı erkekli gruplara
dikkat kesiliyorum. Hepsi şu an bir genelin içinde özellerini yaşayan
öznelerdi. Caddenin başında görünen şu iki orta yaştaki kadın, gözleri başka
şeyi görmeyecek ve kulakları konuştuklarından başkasını işitmeyecek derecede ne
konuşuyorlardı acaba? Yoksa karşı komşunun bohem hayatını mı konuşuyorlardı?
Yâda bitmek tükenmek bilmeyen yaşam çilesini mi? veya gözlerinde yılların
yorgunluğu olan şu yaşlı amca her gün infilak eden kocamış bedenine mi serzeniş
ediyordu? Yahut elleri ceplerinde, saçları dağınık, gözlerinde ulvi bir
sevdanın yükünü taşıyan şu delikanlı, sanki kendisini anlayacağını sandığı
kaldırımlara mı anlatıyor bu hüzzam sevdasını?
Aslında hepsinin ruh âlemleri başka iklimlerde esiyordu. Ben
beynimde canlandırdıklarımı onlar üzerinde şekillendiriyordum. Puslu bir
pencerenin ardından mistisizmi farklı şahsiyetlerle farklı şahsiyetlerle
gerçekleştirmek istiyordum. Bu pencere arkası sohbetler bana şairin ''Yusuf
Özkan Özburun''un ''Karayel'' şiirini hatırlatıyor. Şöyle dile
getiriyordu şair mısralarında duyguların
KARAYEL
gün olur meşk biter söz susar dil bağlanır
gün olur meşk biter söz susar dil bağlanır
Düşer akşamın tenine bir
kanlı ufuk
Uzak bahçelerde dev
ateşler harlanır
Kopar, düşer yere ah
içindeki çocuk
Bir hüzünlü eşkâl kalır senden geriye
Silinir camlara
bıraktığın siluet
Ama bende biliyorum ki bu solgun camlar ardındaki gizsel
sohbetlerim, benim berzah âlemine seyahatimle beraber silinecek.
Ben böyle düşünce mevsimine kapılmış ilerlerken odamın içinde
okumak için beni bekleyen kitaplarım olduğunu hatırlıyorum. Bu bana uzun
senelerdir görmediğim bir dostumu görünce hissettiğim hazzı veriyor. Onların
başına geçince maddesel dünyada yaşadığım günlük ve mahut problemlerin aksine
bütün insanlarla bütün insanlarla beraber olma duygusunu yaşatıyorlar.
Onların başındayım artık. Ne sokaktan bağrışarak geçen çocukların
sesi nede ekmek kavgası veren seyyar satıcıların haykırmalarını, nede üstt
kattaki evli çiftin gün boyu bitmeyen tartışmaları ilgilendirmiyor artık. Biz
onun manasıyla benim maddemle vücut bulmuş bir varlığız.
Yazan: Zuhal Çiçek
Yazan: Zuhal Çiçek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder