Hak’ların mı Halk’ların mı Kardeşliği
Tuba Çiçek
Ekim 25, 2019
1 Yorum
"Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise
topraktandır..."
Hz Muhammed
Hz Muhammed
’Halkların kardeşliği’’ söylemini
en fazla dillendirenler kendilerini sol, sosyalist, anti Emperyalist olarak
gören ideologlar ve onların savunucuları kitlelerdir. Türkî-yede çoğumuz ilk
defa; ‘’halkların kardeşliği’’ söylemine, ‘’Halkların Demokratik Partisi’’
(HDP) ile aşina olmuşuzdur.
Halkların kardeşliği söyleminin kaynağını az biraz
araştırınca ki siz okuyucularda bakabilirsiniz Deniz Gezmiş,(Türk- Rize) Hüseyin
inan, (Kürt- Sivas) Yusuf Aslan (Türk-Yozgat) gibi tanınmış solcu,
devrimcilerdir. Genç yaşlarında idam edilmiş bu üç arkadaşın, örneğin; Deniz Gezmişin
idam edilmeden önce ki son sözlerinden biri;
"Yaşasın
Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Olmuştur.
Kemalist burjuva eliti tarafından
ortaya atıldığı söylenen, Türk solu’nun amacı pekte belli olmayan, değişken
fikirli devrimci ideolojisi, Kürt Halkının bitirilmeyen sorunu üzerinden,
devletsiz, hak ve özgürlüklerin eşit paylaşımı, Sömürüsüz, karısız, kocasız Safsata bir devrim yapmaya, yarım
kalmış hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar adeta.
1970 li yılların sonundan itibaren
dilendirilen, Halkların kardeşliği
söyleminin kaynağı da buradan geliyor. Ergenlik dönemlerinden biraz ileri
gitmiş, birkaç kanı kaynayan eğitimli genç, ezilen halklar için devrim yapmaya
çalışırken, yeri geldiğinde ülkelerinin bütünlüğü ve bağımsızlığı içinde
mücadele verecek, bu genç devrimciler; 6 Mayıs 1972'de sabaha karşı
Ankara'da Ulucanlar Cezaevi'nde
idam edilmişlerdir.
Kendilerini İslamcı, Muhafazakâr,
Mücahit olarak tanımlayan kitlenin ağızlarından düşürmediği, gözyaşlarıyla
slogan attıkları Filistin, Mescidi Aksa dramı için, Filistin kurtuluş örgütü El
-Fetih Kamplarında İsrail’e karşı savaşmışlardır. Bu üç genç, solcu arkadaş.
https://haber.sol.org.tr/soldakiler/denizin-son-sozleri-haberi-27882
Bu anlamda; ‘’Halkların Demokratik Partisi’’, (HDP) 6 Mayıs 1972'de idam edilen Türkiye Halk
Kurtuluş Ordusu üyeleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için bir
mesaj yayımlandı. HDP nin yayınladığı Mesajda idamların 'bir hukuk cinayeti
olduğu vurgulandı.
Resmi söylem ve toplumun bir kesimi tarafından terörist damgası vurulmuş, ezilmiş, dışlanmış, hor görülmüş bir halkın, Kürtler. Savunuculuğunu üstlenmiş; kanaat önderi, siyasetçi ve aydınlarından ‘’halkların kardeşliği’’, ‘’Barış’’ söylemini duyduğumda garipsedim. Sonra düşündüm ve dedim ki: Barışı Ezenler değil, Ezilenler ister.
Ezilmiş ve halen ezilen, dışlanan, terörist görülen bir
halk adına, Barış istiyorum denmesi, barış istemeyen ve O halkı adam yerine
koymayıp, tehlikeli, güven duyulmayan vatandaşlar olarak gören, sistem Ağalarının
ve onların yönlendirdiği toplumun gözünde, ‘’Halkların Kardeşliği’’koca,
İstihza dolu bir yalan, beyhude bir çabadır.
Halkların kardeşliği söylemi en fazla kimin sloganı olursa
daha samimi ve inandırıcı durur? Tabii ki Devlet gücünü, tüm halkların, Hakkını
elinde tutan ve Hak-ları eşit dağıtması görevini üstlenen, Kürt’üyle Türk’üyle birlikte
kurdukları organizasyonu (Devlet) elinde tutan, Devlet elit’inin söylemine dönüşürse
daha sağlıklı olurdu.
Gerici, despot Ortadoğu topraklarında var olan, bir ülke
olarak, özgürlükçü, hümanist böyle değişim ufukta görünmüyor maalesef.
Bitmeyen toplumsal, bölgesel bir kaosun içindeyiz. Kaos
üreten, kâbus ruhlu adamların elinde, cehenneme dönüşmüş bir yaşam hediye
edilmiş bizlere. Yazılan şeyler bir coğrafyanın intiharı, idamı ne kadar kötü
benzetme varsa onu yaşıyoruz. Kocaman bir Dispotya’ nın içine çekilmişiz, tahammül
sınırımızı zorlayarak izliyoruz yapılan haksızlıkları.
Halkların kardeşiyiz diyor Türk solcu sosyalist kesim. Muhafazakâr,
milliyetçi kesim ise ümmet, bayrak, devlet, Türk diyor. Artık inanmıyor, halkların
içine sıkıştırılmış Kürtler yeter diyorlar; bu entrikaya, yalana, talana,
dolana yeter. Hak-larımızı verin eşit ve müreffeh bir beraberlik yaşayalım. Kimsenin
kimseden üstün olmadığı, kimsenin ölmediği.
Halklar nerede? Haklar nerede? Ümmet nerede? Bu masalı
kim yazdı? Ve neden bu halklardan ölenler hep Kürt oluyor?
Yine bu Hak- kaybına uğramış, bu ülke içinde doğup,
büyümüş bir sanatçı şunları söylemişti; İnanca saygı, düşünceye özgürlük gerçek
budur. Bağımsız, demokratik bir ülkenin Türkiye’nin dürüst yurttaşları olarak
yaşamak istiyoruz ve Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz diyor müzisyen. (Ahmet Kaya) Kürt
olduğunu söyleyip, Kürtçe şarkı yapacağım dediği için, linç yediği, Ortadoğulu
ağzıyla Recm edildiği ülkesinden uzaklara gidip hayatını kaybetmişti.
Bu ülkenin ezici çoğunluğu: muhafazakâr, milliyetçi, Sünni İslam yaşamı içinde buluyor kendisini. atadan, babadan böyle olmuştur. Muhafazakâr, milliyetçi mahallede olabilmek için pek kafanı çalıştırmana, sorgulamana gerek yok. Çünkü bir mirası devralmışsındır. Mahallenden, ailenden gözlerini dünyaya açıp, bilinç elde ettiğin andan itibaren çevreni izleyerek tanık olursun, kitle iletişim, milli eğitim, yaygın eğitim seni o yöne kanalize eder. Milliyetçisin; tek bir bayrağın var, diğer tüm bayraklar, Halklar umurunda bile değildir. Bazı bayraklar ise örneğin ‘’Kürdistan Bayrağı’’ Yahudilerin, dış güçlerin, Haçlıların, bölücü teröristlere, yardım eden çıkar gruplarının bayrağıdır, nefret etmen gerekir. Kürt olsan da bu bilinçle büyür ve yetişirsin.
Bu bağlamda Solcu, Sosyalist
olmak için ise; araştırmak, okumak, sorgulamak ve san ki hep inançsız olman gerekir.
Oysaki dinlerin ilk çıkış dönemleri devrimci yani sosyalisttir. Sorgulama
sonucunda ortaya çıkmıştır dinler. Bu sebepten sol cenah daha çok okuyan, sorgulayan
bir kitleyi barındırır. Çünkü Marx’sı, Hegel’i Lenin’i Sosyalizmi ancak
araştırarak öğrenirsin.
Vel hâsılı kelam; Türkiye
toplumunun klasikleşmiş ifade ile Türkî- kürdü, Arabî, Sağcısı, Solcusu ile tüm
bölge halklarının mutlu, iletişimsel bir bağ içinde, kaos’suz bir düzen inşa
edebilmeleri için toplumun ötekisi, teröristi, cahili, kabası olarak görülüp ‘’Recm’’
edilmiş halkına yani Kürtlere Hakları iade edilmelidir.
Bu iade yi itibarı yapacak
unsur ise; Kürdüyle, Türküyle Türkiye cumhuriyetinin kuruluşunda kan akıtmış,
bedel ödemiş, halkların yetkili kuruluşu olan Devlet ağzı dillendirmelidir. Milli
eğitimiyle, Medyasıyla, Anayasasıyla yapılan yanlışlıkları görüp öz eleştiri
yapıp telafi etmelidir. Bu görev; Hamilik görevi, Önce Devletin sonra Kürt
elitinin ve Halkının görevidir.
Başlıkta da belirttiğim gibi
Halk’ ların mı Hak’ larınmı kardeşliği önemlidir. Bu bağlamda yaşayarak
görüyoruz ki ‘’halkların kardeşliği’’ söylemi san ki Safsata pekte bir etki
bırakmamış. ‘’Hak kardeşliği’’ beri gelsin o halde.
Solcu değilim, sağcıda ama muhafazakâr, milliyetçi, dinci
bir çevrenin ferdiyim bu ülkede yaşayan, gerçekleri görüp, dürüstçe ifade eden ‘’gönüllü
muhalif’’ olarak; bunları gördüm ve yazıyorum.
Ve son olarak diyorum ki; Müslim
Gürses’in isyanı, Kaderine ve yaratıcıya iken, Ahmet Kaya ise Sisteme isyan
ederek ölmüştü. Müslüm Baba filmiyle anladık o trajedi, dram, isyan
müziklerinin yersiz, sebepsiz olmadığını, yaptığımız İstihza dan dolayı mahcup
olduk. Müslüm Babayı anlamadığımız için.
Ahmet Kayanın sisteme
isyanını anlamak için de illaki filmini mi izlememiz gerekiyor. Önümüzde
yıllanmış ve bitmeyen bir film var. Hak-larını alamayan, Halk’ların (Kürtlerin)
filmi...