Follow Us @bedelencu

17 Şubat 2017 Cuma

Kürtlere karşı yürütülen girift savaş (1)


Kürt sorunu neden bitmiyor?

Bu sorunun bu şekilde devam etmesi kimin yararına?

Bu sorunun ana nedenleri biliniyor mu?

Kim suçlu? Kim haklı?

PKK denen oluşum nasıl bu seviyeye geldi?

Hangi tarihsel ve sosyolojik süreçler yaşandı?

Neden Türkiye’nin bir pkk si var?

 

Neler oldu ki bu ülke içinde Kürt halkının kültürel tarihi, Aile yapısı, gelenek görenekleri ile pekte bağdaşmayan bu yasaklı örgüt, hangi analojilerden geçerek Kürtlerin ideolojisi haline getirildi?

 

Bu işin tek suçlusu Kürtler midir? Gibi sorular üzerinden devam edelim.

Elbette bu işin tek suçlusu Kürtler değildir.

 

Birisi itmiştir diğeri de itile itile bu aşamaya gelmiştir. Bu ve benzeri süreçlerin mantığıdır yaşanan bu realiteler.

Neden bunlardan bahsettim söyleyeyim; benim dâhil çoğumuzun gözlerini bu dünyaya bu ülkede açtığımızdan itibaren bir sorunla baş başayız.

 

Kürt sorunu!

 

Bir ulus içindeki bir halkı sorun haline getiren nedir?

 

Kurt sorunumu? Türkiye’nin iç sorunumu?

 

Kürtler neden bu ülkenin bitmeyen sorunu haline gelmiş ya da getirilmiş bunu lütfen tefekkür edin, muhasebe yapın, önyargılarınızdan arınık bir şekilde suçlu kimdir diye düşünün.

Tarihi temayüllere sosyolojik göstergelere baktığımız zaman tarihte birçok isyan çıkmıştır.

 

 Adı Kürt isyanı olan.

 

Bu isyanlar Osmanlının son dönemlerinde başlamış ve günümüzde de tam gaz devem etmektedir.

 

Bu isyanlar genelde her dönemde baskı ile şiddet ile bastırılmaya çalışılmıştır.

Kendileri gibi düşünen, istekleri olan bir milleti dikkate almadan şiddetle, baskı ile ki bu kavga bireysel bir kavga değil toplumsal, kültürel bir kavga var olma ciddiye alınmanın kavgasıdır.

 

Yüz yılı aşkın bir süredir duyulmayan ya da duyulmak istenmeyen bir çığlık, sesini duyurmak için toplumsal mücadeleye girişilmiş, eline silah almış, dağa cikmis binlerce insan ve bu insanların çoğu belki de hepsi Türki’ye vatandaşı bu yeterli değimli olayın ciddiyetini anlamak için.

 

Sesimizi duyun diyor birileri. Neden kulaklarınız tıkalı?

 

Devletin akli, halkın aklından yüce ve kapsayıcı olur.

Devletin duyguları olmaz, Akli olur, Mantığı olur,

Devlet vatandaşları arasında ayrımcılık yapmaz, yapamaz,

Devlet vatandaşının derdini dinler ve anlar,

Devlet vatandaşını korumak için vardır.

Evet, yaşanan tarihsel isyanlarda haksızlığa baskıya karşı çıkan Kürt öncü büyükleri ki bunların arasında dönemin din adamları, âlimleri, bilgeleri, hocaları, kanat önderleri, eşrafı vardı.

 

Onlar ile diyalog kurulmadan soğuk sert bir şiddetle katledilmişlerdi.

 

Dolayısıyla onların ardılları diğer bir değişle torunları ise içlerinde o nefreti isyanı hep taşıyorlardır.

Evet, bu kısa değerlendirme sonrası Kürt sorununu terör sorununa dönüştüren süreçler nasıl gelişmiş bir bakalım tarihin izdüşümlerinden yola çıkarak.

Kürt isyan günlüklerine baktığımız zaman; birçok isyan olmuştur bunlardan öne çıkanlar sırasıyla şunlardır:


·        İlk isyan Koçgiri isyanı ile karşılaşıyoruz. Bu isyan 1918 – 1921 yılları arasında yaşanmıştır. 

·        İkinci İsyan Şeyh Said İsyanı Şubat - Nisan 1925 Güneydoğu Anadolu’ da merkezi yönetime karşı girişilen geniş çaplı Kürt aşiretlerin destek verdiği ayaklanmadır. Sonrası çıkarılan ‘’Şark Islahat Planı’ çerçevesinde Kürt illerinde olağanüstü hal ilan edildi. Halka açık yerlerde Türkçe dışında bir dil konuşulması yasaklandı (Madde 13). Konuşanlara para cezası verilmesi kararlaştırıldı. Türkçe olmayan köy, ilçe ve il isimleri Türkçeleştirildi.

·        Üçüncü İsyan Ağrı ayaklanmaları, 1926-1930 yılları arasında Ağrı Dağı ve civarı ile İran topraklarının da dâhil olduğu bir coğrafyada meydana gelen Kürt ayaklanmaları.



·       Dördüncü isyan Zilan ayaklanması; Zilan Olaylarında ve Ağrı eteklerindeki köyler tamamen yakılırken, köy ahalisi Erciş'e sevk ve iskân olmuştur. Zilan harekâtında imha edilenlerin sayısı 15.000 kadardır. Cumhuriyet gazetesi 16 Temmuz 1930 tarihinde bu olayı "Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türk’ün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur." şeklinde duyurmuştur.

 besinci isyan Dersim isyanları; Dersim İsyanı Dersim’ de 1937-38 yıllarında merkezi Türk hükümetiyle Dersim aşiretleri arasındaki anlaşmazlıklar sonucu yaşanan olaylara verilen isim. Dersim'de mutlak devlet hâkimiyetini sağlamak için Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından harekât düzenlendi. Harekât neticesinde bölgede yaşayan 13.000'den fazla kişi ile 110 asker öldü ve 12.000'e yakın insan zorunlu göçe tabi tutuldu.


Tarihin tozlu raflarını kurcaladığımız zaman hiçbir olayın ya da isyanın sebepsiz olmadığına şahit oluyoruz. Tarih çarpıtılsa da üzerine katran’ da çekilse tarihsel gerçekler bir gün en doğru şekilde ortaya çıkacaktır.

 

Kürt isyanlarının ana amacı var olma dikkate alınma mücadelesidir.

Fakat yıllardan beridir kardeş olduğuna vurgu yapan iki halkın temsilcileri ki gücü eline almış meşruiyeti temsil eden tarafın biraz daha insaflı ve akılcı davranması gerekirken bu sorunun çözümü anlamında, görüyoruz ki çıkan isyanlar düşünceden uzak, daha fazla baskı şiddet ile karşılığını bulmuş.

 

Asimilasyon çalışmaları ile yontulmaya çalışılmış fakat o insanların özündeki kültür ateşi bitirilememiştir.

Bir halkı yerinden göç ettirmekle, eğitimi ile yontmakla sadece kamufle edersiniz o öz orada durur öylece,

 

Farklı bir söylem gerek.

Yapılan bu tecritler cebre dayanan şiddetler, kıyımlar nedeniyle “geçmiş duygusu” haline gelen, kangrene dönüşmüş bu sorun.

 

Çıkan isyanlar akıldan uzak ferasetsiz yöntemlerle bastırılmaya çalışıldığı için her çıkan diğer isyanda daha da karmaşık bir hale bürünmüştür.

Hâsılı, yukarıda sayılan isyanlar bastırılmaya çalışıldı bu şekilde.

 

Cebirle, ölümle, sindirmeyle, baskıyla, idamla, yok sayma ve benzeri politikalarla cumhuriyet doğu bölgesinden toprak kaybetmeden kuruldu.

Cumhuriyet Kurulunca bitti mi? Kürt sorunu tabii ki hayır.

 

Temelleri sağlam atılmamış bir ülke o sorunla halen boğuşmaktadır bu sorunun bitmemesinin ana mentalistesi bu ülke kurulurken yapılan sistemsel yanlışlarıdır.

Özeleştiri yapılıp iyi analiz edilirse yaşadığımız bölge dış güçler in piyonu olmaktan kurutulmuş olur ve bizlerde dış güçler seremonisini artık duymamış oluruz.

 

Dış güçler gelmeden önce yapılan yanlışları sıraya koyun ve bugün bu bölge BOP ( büyük Ortadoğu projesi) projesinin uygulama sahası olmasın biz içinde yaşayanlarda onlara (dış güçlere) kuklalık yapanların, (iç güçlerin)  emri altında zulümlere baş eğmeyelim.

Ve böylece Kürt sorunu Farklı bir şekle bürünerek devam ediyor. (En fakir, yoksul Kürtlerin ve Türklerin çilesi )

 

Nedir bu farklı şekil?

 

Adına PKK denilen içinde Türk’ler ve Kürt’ler başta olmak üzere birçok halkı bulunduran bir örgüt oluşturuldu.

 

Bu örgütün lideri olarak lanse edilen ki bu lider; Kürt halkının karşısına rol model olarak sunulmuş, Kürt gençleri başta olmak üzere ileriki yıllarda kitleleri arkasından sürükleyecek kadar önemsenecek, Önder olarak nitelendirilen Abdullah Öcalan isimli kişi olacaktı.

İlk çıkan isyan ve günümüze kadar gelen süreçte halk ayaklanmalarına karşı verilen tepki hep şiddet ile karşılık bulmuştur.

 

Şimdi içinde bulunduğumuz zaman sürecinde de bu sorun farklı bir boyutta devam etmektedir.

 

Yıllar boyunca yapılan dışlama, öteleme, küçümseme, dikkate alınmama ve tüm bunlar sonucunda verilen şiddet yüklü tepkiler ve teröristlik yaftası sonucunda karşıt bir tepki olarak örgütlenmiş bazı çevrelerce adına halkın hareketi denilen PKK’  denilen bir örgüt kurulmuştur.

Böyle bir örgütün neden kurulduğunu Türkiye’mizin neden Pkk sinin olduğu ve bitirilip sonuçlanmadığı daha iyi analiz etmek için önyargısız bir şekilde araştırılmalı, empati kurulmalı bir düşün araştırmasından sonra gerçekçi ve samimi olarak bu sorunun bitmesi isteniyorsa öyle yola çıkılmalıdır.

 

Şiddet içerikli bu toplumsal hareket neden var yıllardan beridir ve neden bitmiyor iyi düşünülmelidir.

 

Sonuç olarak bir örgüt kurulmuş ve bir halk ile çocukları o örgüte yönlendirilmiştir.

 

Bu durum tarihsel ve sosyolojik sürecin serencamıdır.

 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder