Sürgündeki Tarih (OSMANLI)
''Hüzün, acı, hasret'…
“Yüce dağların başı hep fırtınalı karlı olur.”
İbni Haldun derki:
Devletler de tıpkı insanlar
gibi ‘’doğar büyür ve ölürler’’ Osmanlı devleti de doğdu, büyüdü ve öldü Küçük
bir beylikten altı yüzyıl hüküm sürecek imparatorluğu kurmak büyük bir başarı
hikâyesidir. .
Bu ölüm sıradan bir yok oluş
değildi.
Türkiye
derken Osmanlı gelir akıllara… Osmanlı
olmasaydı Türkiye Cumhuriyeti’ de olamazdı. Dünya Türkiye’yi Osmanlı denince
tanıyor. Osmanlı geçmiş, cumhuriyet ise şimdidir.
Başkent
deyince de her ne kadar resmi adı Ankara olsa da zihinlerdeki başkenttir
İstanbul.
İstanbul
Boğazı ahengi tarihle bütünleşince bir başka anlam ve ilgi kazanır.
Birçok
sultan gelip geçti, hâkimiyet kurdukları yerlerde izlerini görmekteyiz. Sanatsal
baş başyapıtlar, günümüze adını bırakmış mimarlar, ressamlar, şairler, bilim
insanları.
Bu görkemli imparatorluğun sonu böyle acı,
hüzün, yalnızlık mi olmalıydı?
Derler ki: sürgüne
gönderilen Osmanlı ailesi fertleri ve devam edilir…
“Biz Türkiye’nin taşından toprağından
yaratılmıştık. Ecdadımızın sevgili yurduna zorla veda ettirildik Yurdumuzu yurt
yapmaya vesile olan atalarımıza bu yapılmamalıydı.
Osman oğlu olmak yalnızlıktır. Bu toprakları
korumak için fetihler yapan bir ecdat için ne kadar acı bir cümle. Diye
üzüntüsünü dillendiriyor Sürgündeki Osmanlı aile fertleri.”
Sorgusuz
sualsiz sanki 600 yıl yokmuş gibi bir aile kökleri kurusun dercesine sürgüne
gönderilmiş. Oysaki Avrupa da hanedan ailelerine, tarihe olan saygıdan dolayı dokunulmamış.
Kültürel ve tarihsel figür olarak sembolik yetkiler ile yerlerinde kalmaları
sağlanmış.
Osmanlı’ya
kızıp, eleştirecek birçok konu elbette var, ama eleştirenler şimdi gidip “The
Crown” izleyip, İngiliz kraliyet ailesine hayran olmaya devam ede dursunlar…
Osmanlı
hanedanı da sembolik olarak İstanbul’da sarayda kalabilirdi. Osmanlı torunuyuz
diyenlerde, gerçek Osmanlı ailesini rol model alırlardı.
Milyonlarca
turist gelirdi İstanbul’a, İngiltere’de olduğu gibi.
Osmanlı
ülkesinde doğmuş eğitim almış rütbeli asker statüsüne yükselmiş Mustafa Kemal
ve arkadaşları imparatorluğun çöküş sürecine girmesiyle baş başa verip elde kalan
toprak parçaları üzerinde ” Laik Demokratik bir Cumhuriyet “ kurdular.
Kurdukları
Cumhuriyet, Halk hareketi sonucu oluşan bir devrim değildi. Elitlerin,
Burjuvanın, merkezde ( Osmanlı Ailesinin) çevresinde yaşayanların kurduğu bir
devletti, tıpkı Osmanlı gibi.
Yeni
bir devlet, yeni bir tasarım, çoğulculuğun, çok kültürlülüğün olduğu bir ülke
değil, tekçi, yasakçı bir zihniyetin üretimi yeni bir zihin dünyası ve yeni bir
inşa süreci başlamıştı.
“ Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet
olarak tarih sahnesine çıkması yaygın kabule göre 1299 yılında
olmuştur.1699 yılında Karlofça Antlaşması sonrası Osmanlı Devleti gerilemeye
başlamış ve 1922 yılında saltanatın kaldırılması ile birlikte
yıkılmıştır.
Osman oğulları için beklenen son ise 3 Mart
1924 günü gelmişti. Türkiye Büyük Millet Meclisi Osmanlı hanedanını bütün
mensuplarının vatandaşlık haklarını ellerinden alınmasını ve sonsuza dek Türk
topraklarını ülkeyi terk etmeleri istenmişti. Hanedanın Erkeklerine ülkelerini
terk etmeleri için 72 saat kadınlarına ise 10 gün mühlet verilmişti. Trenle
yahut vapurla ülkeyi terk etmeleri istenmişti. Ellerini 2 bin İngiliz lirası
verildi 1 yıl geçerli ama dönüşü izni olmayan pasaportla ülkeyi terk ettiler.
Son Osman oğullarının sürgün pasaportunda son padişah Vahdettin, in tuğrasının
bulunduğu damga pulları vardı.
Kadın, erkek ve çocuk, 155 kişi. Osmanlı
hanedanı bu 155 kişiden ibaretti ve 1924 Mart'ında, hepsi Türkiye dışına
çıkartıldı... Mal varlıkları tasfiye edildi... Türkiye'ye girmeleri ve transit
geçmeleri yasaklandı... Artık ne vatanları, ne de gelirleri vardı... Macera
dolu bir sürgün yaşadılar... Geçinebilmek için, her türlü işte çalıştılar...
Kimisi mezar bekçiliği yaptı, kimisi kapı-kapı dolaşıp sabun sattı... Yabancı
zindanlarda can verenleri oldu... Bazıları gömülecek bir toprak, ülke bulmadı.
Kimisi de başka hanedanların mensuplarıyla evlenip yeniden asalet unvanı
aldı...
Sürgün Osmanlı hanedanının kadınları için 28
erkekleri için ise 50 yıl boyunca ölümden de beter sıkıntılar ile geçti. .
Kadınlar Türkiye’ye 1952 de Adnan Menderes’in çıkardığı özel bir kanunlar ile
döndüler. Erkekler ise1974 Bülent Ecevitçin çıkardığı af kanunu beklemeleri
gerekti. Cumhuriyetin ilanlını 50. Yıldönümünde Türkiye’ye dönebilmişlerdi.
Yavuzun, Fatihin, Kanuninin torunları
doğdukları ve ilk gençlik yıllarını geçirdikleri İstanbul’u cumhuriyetin
kurulduğu 50. Yıldönümünde görebildiler.1924 Martında sürgüne gönderilen 37
şehzadenin sadece 6 sı Türkiye’ye gelebilmiştir. Diğerleri sürgünde can
vermişlerdir”
Osmanlı yok oldu. Tarihin tozlu arşivlerine kaldırıldı,
bize gösterildiği kadar tarihi okuyup, anlamaya çalışıyoruz. Bu sürgün 600 Yıl
bir coğrafyaya hükmetmiş bir aileye reva görülürdü ise ebetteki…
Ermeni, Kürt, Arap, Türk, Rum, Süryani, Alevi, Sünni,
komünist, muhalif, türbanlı, şalvarlı her kesimi sıkan, bir dayatma olacaktı,
oldu da.
Teklerin, yasakların, kutuplaşmanın, şucu
bucuların çoğaldığı bir ülke kurulmuştu. Sevabı, günahıyla, iyisi kötüsüyle bir imparatorluk yıkıldı.
Yerine sevabı, günahıyla Türkiye Cumhuriyet kuruldu.
Biz de yüz yıllık bu serüvenin mensupları
olarak anlamaya ve yaşamaya çalışıyoruz.
Kaynak;
You tube
SON OSMANLILAR
BELGESELI 1.2.3.4 BOLUMLERI
“Meçhule Yolculuk”
(Murat Bardakçı) Royal Family of Ottoman