Bu söylem; ‘’dil
kürdü din kürdü’’ çocukluğumdan itibaren kulağıma aşina bir sözcük. Daha
çok Tunceli (Dersim-Pertek) yöresi başta olmak üzere Elazığ’ ın bazı yerlerinde
bilinir ve söylenir.
Mesela sohbet konusu milliyet, din olunca hemen şu cümle
söylenirdi; tamam Kürt’ sün ama! Bu amanın
içinde biraz ötekileme vardı. Ama sen kendini belirt ben ‘’din kürdü’’ değilim ‘’dil
kürdüyüm’’ diye. Uyarıda bulunulurdu. O zamanlar; araştırma, irdeleme, neden
sorma bilincimizde pek gelişmediğinden üzerinde fazla düşünmezdik.
Günümüzde ise, milliyetin, dinin fazlasıyla pirim yapıp aktif
olduğu yıllarda, bu sözcük geldi aklıma. Neden? diye. eskiden; benim çocukluğum
kadar eskiden. Kürt denilince Alevi, Sünni fark etmezdi. İki türlü Kürt den bahsedilirdi biri Sünni diğeri
de alevi Kürtlerdi.
Neden bu farklılık diye sormuştum. Bu konu ile ilgili
tanıdık bir şahsa, şöyle bir açıklama getirmişti: Bazıları kendisine Kürt diyor
ama aslında o sadece dil kürdü, birde Aleviler var onlar ise din kürdü. Bu
ayrım bilinse iyi olur demişti.
Şaşırmıştım nasıl oluyordu bir dil var, iki türlü Kürt
var. Kürtsün ama dil kürdü, Kürtsün ama din kürdü.
Şimdi bu gerçeği dikkatli düşününce, bu durumu Dil yâda
Din kürdü ayrımını yapanlar yine Kürtlerdi. Kürtler birbirlerini, kendi
aralarında, farklılıkları üzerinden tanımlıyorlardı.
Bu bağlamda Temcit pilavı gibi tekrarlamaktan usandığımız
bir cümleyi tekrar edemeden geçmeyeceğim. Madem; biz bir imparatorluktan geriye
kalmış çeşitli diller ve renklerden oluşmuş bir mozaiktik. Her halk kendi
mıntıkasında özgürce ne olduklarını pekte irdelemeden en doğal halleri ile
yaşıyorlardı. Ne zamanki tek millet, tek dil gibi tek tipçi söylemler kapladı
dört bir yanımızı o zaman başladık Kürt, Türk, alevi, Rum, Ermeni millet
adlarını saymaya.
Oysaki hepimiz insanız en temel yönümüz budur. Sonra ise dünya
vatandaşıyız Kürt, Türk, Alman olmak pekte önemli değil, mühim olan insan
olabilmek dürüstçe savunabilmek tüm haksızlıları ve karşı durmak ülkece,
devletçe, milletçe ve hatta dünyaca kötülüklere.
Oysaki Sevginin
yolculuğunda dünya vatandaşlığını şiar edinmiş sevgi direnişçileri için; iyilik,
cömertlik, tevazu, sabır, hoşgörü, zarafet, fedakârlık, farklı olana saygı vardır.
Farklılıklarımızla gurur duyarak ve onlara değer vererek.
Yaşadığımız çoğrafyanın, ülkenin ve dünyanın vatandaşları ve paydaşları olarak.
Tıpkı şairin de dediği gibi;
"Burası dünya! Ne çok kıymetlendirdik.
Oysa bir tarla idi; ekip biçip gidecektik."
Demişti şair Cahit Zarifoğlu ve gitmişti…
Kalemine ve düşüncelerine sağlık kalemdaşım...
YanıtlaSil