Follow Us @bedelencu

20 Ocak 2017 Cuma

Muhtar Bile Olamaz


İlk kez 1948 yılında Robert metron tarafından öne sürülmüştür. Kendini gerçekleştiren kehanet ‘’sır’’ kitabında bahsedilen çekim yasası, Mevlana nın ‘’ne düşünüyorsan osun’’ Sözüyle tamamlanan bir cümle. Daha çok Sosyal psikolojide yer alan bir kavramdır. Kişinin bir olayın olacağına dair derin bir inanca sahip olmasını ve bu olayın olduğu varsayılarak bu durumu yaşadığı diğer eylemlere genellemesini anlatır.

22 Nisan 1998 tarihli hürriyet gazetesi manşet haberi Tayyip' e şok ceza ''muhtar bile olamaz. '' Bu manşet haberi şu an iktidarda olan oluşumun dünya lideri olarak sıfatlanan şimdilerde cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan ın aldığı ceza dolayısıyla muhtar olması bile yasaklanmıştır anlamı taşır. Toplum olarak slogan vari konuşmalara çok meyil verildiği için yıllardır bir unsurun propaganda ve manşet düzeneği haline gelmiş olan muhtar bile olamaz dediler bakın başbakan oldu, bakın cumhurbaşkanı oldu gibi. Kitlelere ajitasyon mağduriyet vaazları verilip yeni bir algı oluşturuluyor Halkın üzerinde.

O dönem iktidarda olan hükumet ve o hükumeti desteklemiş olan kitlenin Tayyip Erdoğan ın muhtarlık yapacak kapasiteye sahip olamadığından dem vurdukları, yani birileri muhtar bile olamazsın dediği için görüyorsunuz işte şimdi cumhur oldu algısı oluşturuluyor toplumun bilincinde. Bu sebeple rutin şekilde muhtarlar toplantısı yapılıyor.

Bu anlamda bu durum var olan hükümete; yıllardır ağzından düşürmediği ve şu anda da muhtar adaylarıyla rutin toplantılar düzenlediği bir şölene dönüşmüş durumda. ben bu çerçeveden bu olaya bakınca birilerinin kendini gerçekleştiren kehanete çok inandığını dünya gündeminde en tepe noktaya gelmesini belli başlı kehanetsel olaylara bağladıkları için, örneğin; imam hatip lisesi mezunu olmanın verdiği kazanımlar baz alınarak, Türkiye nin her iline birkaç tane imam hatip açılması, başörtüsü mağduriyeti üzerinden elde edilen kazanımlar dolayısıyla reklam vari eylemlerde bulunulması, muhtar olamazsın dendiği için rutin muhtar görüşmeleri yapılması ile halk tabakalarına şu mesaj verilmek isteniyor: toplumun çekirdeğini temsil eden muhtar görüşmeleriyle Müşfik, mümin, kibirsiz biri olduğu, her sınıftan grupla gayet ciddi toplantılar yapacağı mesajıda toplumun gündemini daha az takip eden, haberlerde verilenlerle yetinen kitleler üzerinde yepyeni bir algı oluşturuluyor.

Düşünsel, davranış sal, duygusal bütünlük çok önemlidir. anlam ve akıl dünyasındaki bütünlük kişilerin işgal ettiği konuma göre daha da önemli bir hal alır.  Bir ülkenin yönetimini halkın onayıyla eline almış bir bireyin bu anlamda bütünsel tutarlılığı; düşüncede, konuşmada, davranışta daha fazla önem taşır. Çünkü o birey milyonlarca insanın vebalini sırtına almıştır. Yapacağı her tavır konuşma davranış ve yanlışlık o toplumda bulunan eğitimli, eğitimsiz her topluluk tarafından dikkatle takip edilmekte olumlu yada olumsuz örnek alınmakta yada eleştirilmektedir.

Bu bağlamda devlet ricalini elinde tutan grup anayasa ya bağlı olarak dokunulmazlık zırhıyla korundukları için, mevcut bulunulan konumda oldukları sürece ileri boyutta bir hata olmadığı müddetçe o kişiler yargılanamaz. Ve bu yargılanamama durumu o konumda bulunan kişileri ileri boyutta kibre itebilir. Halkın onayıyla bir süreliğine geldiklerini unutarak iyileştirilmesi zor hatalar yapabilirler.

Yaşanan bu süreç taklidimi tahkiki mi anlamlandırmak lazım; tahkiki ise peygamberin yaşadığı dönem ve toplumdaki ezilmişler cesur yürekli fikirsel anlamda samimi duruşa sahip, inandıkları dava olan toplumsal ahlak, adalet ve eşitlik için her türlü işkenceye katlanan kutlu bir kitleden bahsediyoruz.

İslami yücelten o çağın ötekileri; Bilal i Habeşleri, Erkam ları iken; İslami idol aldığı iddiasında bulunan günümüz bazı oluşumlarının yücelticileri ise; mafya liderleri, ırkçılar, ilkesiz, fütursuz çeşitli cenahtan örgütler ile bugün yollarına devam etmektedirler. 

Zahiri (açık) olan yönü ile dini sembolleri bayraklaştıran dini bütün olduğu iddiasındaki bu siyasi oluşum, Bâtıni (gizli) olarak ise tüm ahlaki felsefi ve dini ilkelerin öncelediği yaşam ve düşün biçimine aykırı bir çürümüşlüğü yansıtmaktadır.

Bu anlamda toplum yönetilirken daha rasyonel davranılmalı, metafizik gerçeklik adı altında üretilen hurafelerin toplumu yozlaştırdığı iyi tespit edilmeli ve kendini merkeze koyarak milyonlarca insanın hakkı gasp edilmemelidir.

Kendini gerçekleştiren kehanet unsuru dolayısıyla bir insanın düşünce tutanağı, duygusal refleksleri temel alınarak bir ülke yönetilmeye çalışılırsa bugün yaşadığımız yaralı ve kanlı gündemlerle yaşam alanlarımız işgal edilmiş olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder