Restoranlarda müşterilerin,
menüdeki her yemekten tadabilmesi için garsona sipariş verilirken söylenen
cümledir, ‘’ortaya karışık’’ cümlesi. Örneğin; garson çağrılır: Şefim bize ‘’ortaya
karışık’’ ızgara getir, birde ‘’ortaya karışık’’
salata olsun, diye ifade edilir. Amaç menüde
olan tüm ızgara, salata çeşitlerinden yemektir. Hepsinin tadını almaktır.
Teşbihte hata olmasın diyerek;
Çağdaşlık, Muhafazakârlık, Milliyetçilik, Müslümanlık kavramları her bireyin
ağzına pelesenk olmuşken, bu kapsamda yeni belki de hep öyleydi, sosyal medya
ve akıllı telefonlar sağ olsun. Herkesin elinde bir telefon ve kamera, anlık
hallerini çekip, sosyal medya hesaplarından paylaşıyorlar. Toplum olarak
bizlerde insanların hayatlarından haberdar oluyoruz. Bu haberdar oluş bizlere
şunları gösterdi:
Türkiye’de yaşam, farklı kesimlerde‘’Ortaya
karışık’’ bir biçimde yol alıyor. Tüm menünün tadına varmak için olmalı. Örneğin;
kendilerini Modernist, Çağdaş, Kemalist, Laik, beyaz Türk ve elit olarak
tanımlarlar. Ama özlerinde faşist, yobaz olan tipler vardır. Modernliği,
çağdaşlığı, ileri görüşlülüğü kendi muhitleriyle bağlantılıdır. Arka fonlarına
Atatürk resmi koydular mı en laik, modern, çağdaş, elit, vatansever, Atatürk’ün
Türkiye’sinin yegâne ve dürüst sahipleri onlardır. Rakısını içip, namazını kılar
yâda kılmaz, canı isterse oruç tutar, iftarını viskiyle açar, kafasına göre
yaşar inancını, özgürlerdir; çünkü onların kalbi temizdir. Egoist ve
kibirlidirler. Onlara benzemeyenler ise özgür değildir, hata yapamazlar, her
halükarda yobaz, gerici, irticacı, vatan haini, terörist ve kötüdürler.
Diğer bir ‘’ortaya karışık
Müslüman’’ ise Milliyetçidir, Türkçüdür, Osmanlıdır, Müslüman’ dır. Sayılan bu
kavramları sembol olarak üzerlerinde taşılar. Son yıllarda siyasetteki
konjöktür değişiminden kaynaklı olarak, bunlar gibi tipleri daha fazla görmeye başladık.
Giyim tarzları, attıkları sloganlar, izledikleri filmler yanında, Spor
salonlarında geliştirilmiş, vücutları üzerine işlenmiş dövmeler. Son yılların
modası sakal, arka fonda bayrak, Osmanlı tuğrası, duvarda asılı bir ayet, diğer
tarafta destekledikleri partinin liderleri, ellerinde silah, önlerinde her
türlü alkollü içecek, uyuşturucu,
yanında seccade, dillerinde; Allah, Vatan, Millet, Din, İman, Ezanlar susmayacak, Bayrak inmeyecek, Bu kutsal dava bitmeyecek deyip; güçleri yettiği insanları örneğin; Engelli,
kadın, çocuk, yaşlı, sahipsiz ve duruşundan nefret ettikleri bir genç, bir
Kürt, yâda Alevi, şimdide Suriyeli ve dahi hayvan, ağaç ve hatta herhangi bir nesne
bile bu gibi Vandalların şiddetinden nasipleniyorlar.
Rahat bir şekilde bol bol
alkol, uyuşturucu tüketirler. Cinsel tacizde de bulunacak kadar ataktırlar.
Gergin ve saldırgandırlar. Terörist avına çıkarlar. Onların mantalitesine
uymayan, onların deyimiyle vatan haini, terörist, dinsiz imansız, sapık, farklı
düşünen, zayıf gördükleri her kim varsa onların markajındadırlar. Vurup
kırarlar, hatta öldürürler nede olsa onlar, vatanın el altından görevlendirilmiş
evlatlarıdırlar.
Diğer bir ‘’ortaya karışık
Müslüman’sa’’ ‘’Muhafazakâr, Müslüman’’ olanlardır. Bunların sembolleri ise Başörtüsü,
camiler, tarikatlar, şeyhler, bayrak ve Osmanlı tuğrasıdır. Yıllardır iktidar
partisi onların elindedir. Eşleri genelde örtü takarlar. Yâda diğer gruplardan,
Kemalist (çağdaş), Osmanlıcı (Milliyetçi) dönüşerek örtü takındılar. İçkisini,
rakısını içer, sonra inkâr ederler. Haram, günah der, harama, günaha bulaşırlar. Yalan söylerler,
dürüstlükten dem vururlar. Haksızca (hırsız) mal elde ederler, afiyetle yiyip
hava atarlar. İki yüzlülük yapıp, çok dürüstmüş edalarında nutuklar atarlar.
Namaz der kılmazlar, kılmış gibi görünürler. Din, iman, millet bunlardan
sorulur. Başörtüsü takıp, haksızlık yaparlar, haklıymış gibi nutuk atarlar.
Bunlarda yumuşak dikenlerdir. İyi görünümlü kötülerdir. Kuzu kılığına girmiş
kurtlardır. Dini terimle münafıklardır.
Bu her yöne kıvrılan,
tiplerin popülaritesi ve zirvelerde olmaları nedeniyle, bir avuç kalmış dürüst
insanları göremiyoruz, duyamıyoruz.
Özetle; Son yıllarda Genç
insanlar düşünceden uzak, bedensel hazlarının esiri olmuş, düşünemeyen,
okumayan empati (duygudaşlık) kuramayan, vicdan yoksunu, dar, boş, yobaz kafalı
faşistlere dönüştürülmüş durumdalar.
Kadın, erkek fark etmez
ciddi bir ahlak erozyonu yaşanıyor. Bu durumun, bu dispoitik, kötücül halin, en
büyük sorumlusu; on yıllardır bu ülkeyi yönetmeye soyunmuş, egemen siyaset ve
onun ortaya karışık sunduğu, her şeye müsait, münafık, takiyeci (aldatan, yalan
söyleyen) siyaset, din, ahlak anlayışıdır.
Bir söyledikleri diğerini
tutmayan, yalan söylemenin, sözünde durmamanın siyasi zekâ ve manevra olarak
görüldüğü ‘’Atı alanın Üsküdar’ı geçtiği’’ (fırsatçı), affedersiniz ama ‘’at
hırsızı’’,( güven vermeyen) ‘’Zübük’’ (kendi
çıkarları için her yolu mubah sayan kişi, Sözünde durmayan, Egoist.) vari bir siyasi söylemin, toplum üzerindeki
yansımasını ölümler, şiddet, hırsızlık, yalan, mutsuzluk, intihar,
bereketsizlik, bela, yoksulluk olarak Topluma geri döndüğünü, üzülerek izlemek
zorunda kaldığımız, zor dönemlerden geçiyoruz.
‘’Ortaya karışık Müslümanlık,
Çağdaşlık, milliyetçilik,’’ yerine keşke ‘’ortaya karışık insanlığı’’ deneselerdi
de din ile millet ile çağdaşlık ile bu kadar oynamasalardı.
Tıpkı Ömer Hayyam’ın dizelerinde ifade ettiği günlerdeyiz.
Bir elde kadeh bir elde
kuran
bir helaldir işimiz, bir haram
şu yarım yamalak dünyada
ne tam kâfiriz ne tam Müslüman