Kötülüğe, cehalete, zûlme ve zalimlere karşı
vermediğimiz savaş, karşımıza virüs olarak
çıkmış olabilir.
Bir konu hakkında yazarken, genelde beni
rahatsız eden, ilgimi çeken, motivasyon ve enerjimin olduğu şeyler hakkında
yazmayı tercih ederim. Malum hayat denilen güzergâh öyle derin anlamlı,
değişken ki bir günü diğerine uymuyor. Nasıl ki bedenimiz üzerinde bir hükmümüz
yoksa, hayatın gidişatı üzerinde de küllî bir iradeye sahip değiliz.
Tıpkı Fernando
Pessoa’nın dediği gibi, “İnsan istemeden vardır ve istemeden ölecektir.”
Bu yazıyı yazma sebebim “koronavirüs” (covid – 19) ile
mecburi tanışıklığımız sonrası, dünyalılar olarak “ortak” küresel bir kadere
düçar olmamız ve sonrasında gelişen olaylar…
Bir
çoğumuz; Virüs adını ilk duyduğumuz zaman; önce anlamaya çalıştık, sonra
gerçekdışı olarak değerlendirdik inanamadık, “dış güçlerin oyunu” gibi bilindik
laflar ile komplo teorilerine başvurduk ve son olarak hastalık, ölüm
haberlerinin çoğalması ve dünyada alınan ciddi önlemler sonucunda inanmaya
başladık, sadece elektromikroskop ile görülen bu sinsi düşmanın (virüsün)
varlığına.
İnsanlık
tarihinde geçmiş salgınlara bakınca, adı konulmuş, onlarca virüs kaynaklı
hastalık, milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur. Günümüz dünyası için
“uzay çağı, teknoloji, bilim, bilgi çağı” gibi nitelemelerde bulunulur.
Örneğin İbn-i Sina 1037
yılında ölmüş, o dönemlerde de salgına karşı önlem olarak “karantina”
uygulanmış. Günümüzde de halen, en iyi çözüm olarak karantina uygulanıyor.
Bu
anlamda “bilgi, bilim, uzay çağındayız” diyerek günümüz dünyasını kutsayanlar,
geçmiş yüzyıllar ile günümüz uzay ve bilgi çağını kıyaslayınca gelişmişliğin
neresindeyiz?
Dünya
üzerindeki kötülüklerden kaynaklı, birçok musibet geliyorken insanın başına,
arlanmaz uslanmaz âdem (insan) oğlu bu duruma da birçok kılıf bulur, bulmuştur.
Onlar bulmaya devam ededursunlar, ben yine de kendimce doğru bildiğim şeyleri
söylemek istiyorum.
Küreselleşme
çağındayız, dünya global bir köy olmuş. birkaç saat içinde dünyanın öbür ucuna
gidebilen araçlar var. Kültürler, inançlar iç içe geçmiş, kötülükler dahi kendi
ülkesinde kalmıyor. Yapılan kötülüklerin sonuçlarını, şu an yaşadığımız gibi,
tüm dünya milletleri hep beraber çekiyoruz.
Küresel
kötülülüklerimizin sonucunda küresel bir virüsümüz var artık. Virüs bize diyor
ki: “Ey insan! İyi
ol, temiz ol, haddini bil. İnsanların, hayvanların, bitkilerin yaşam alanlarını
işgal etme. Eğer edersen; mâlum, küresel bir köydesin, yaptığın her kötülük
bumerang gibi sana döner ve hayatını mahveder.”
Yazının
başlığında “küresel
kötülüklerimiz, küresel ölümlere neden oldu” demiştim.
Bilim adamları koronavirüsün yarasa kaynaklı olduğu üzerinde mutabık gibiler.
Bazıları diyor ki: “Çin hep yiyordu bu hayvanları, neden şimdi ortaya çıktı bu
virüs? Okuduklarımıza, duyumlarımıza göre Çin’de zaten virüs kaynaklı
hastalıklar oluyormuş, bu defa tüm küremizi etkilediği için haberdar olduk. Ve
üstelik geçmişteki salgın hastalık tarihlerini ve nedenlerini araştırırsanız,
veba, sars gibi, yine Çin kaynaklı olduğu yazar çoğu kaynakta.”
İnsanımsı
zûlümler sonucunda bu günlerin ecrini tüm insanlık olarak ödüyoruz. Bu
zûlümlerin, örneğin köpekleri, kedileri ve diğer hayvanları canlı canlı işkence
yapıp pişirirken, dünyanın bir yerindeki insanlar, pek duyarlı (!) hayvan
hakları savunucuları neredeler, nerede idiler.?
Kadim
ülkeleri yerle bir edip, halklarını sersefil sokaklara salıp, yersiz, yurtsuz
bırakıp mülteci konumuna sokarken “yeryüzü tanrıları”, “sebebini bilmediğimiz
nedenlerden ötürü” nerede idiler, dünyanın geri kalanı olan izleyiciler? Neden
yeter denilmedi?
Özetle;
tüm dünya milletleri eşit ve adil bir hayata ulaşmadıkça, safahat içinde
olanlar da rahat etmeyecektir. Bu sebepten hep beraber, tüm insanlık ve
milletler olarak haksızlıklara tek yürek, tek sesle hep beraber, tüm dillerde
HAYIR denilmelidir.
BİLGİLENDİRME
AMAÇLI BİR NOT
Virüsler, hücresel bir
yapıya sahip olmayan bulaşıcı ajanlardır. Virüsler hayatî fonksiyonlarını
yerine getirmek için konakçının, canlılar (insan, hayvan, bitki) hücrelerine
muhtaçtırlar. Virüs denilen şey, sadece canlı hücreleri enfekte eder.
Virüsler, Bakterilerden
daha küçüktürler. Bu nedenle ışık mikroskobu altında görülmezler. Onları
görebilmek için elektron mikroskobu gerekir. İkisi arasındaki boyut farkını
daha iyi anlayabilmek için; bakteriyi bir araba olarak hayâl edersek, virüs, arabanın
altında duran futbol topuna benzetilebilir. Bakteriler bazıları dost, bazıları
düşman iken virüsler her daim düşmandır.
Bakteriler
tek hücreli, mikroorganizma grubudur. Boyutları çok küçük olduğundan ışık
ya da elektron mikroskobu altında görülebilirler. Vücûdumuz için hem faydalı
hem zararlı olabilirler. Onlar, aklımıza gelebilecek her yerde varlık
gösterirler. Havada, suda, toprakta hatta vücûdumuzun içinde.
Buna
karşın bakteriler canlıdır. Virüs canlı değildir. Ölü de değildir. “Uygun
koşullarda canlanabilen” bir varlıktır. Virüsler hiçbir zaman hayrımıza
çalışmazlar. Virüslerle ilişkimiz tamamen istismara dayanır. Virüsler konakçı
(canlı) olmadan çoğalamazlar. Bu yüzden bedenimizi bir çoğalma platformu olarak
tamamen tüketene kadar kullanırlar. (1)
tubacck@hotmail.com