İmam Hatip Ruhunun Serencamı (Akıbeti)
Tuba Çiçek
Temmuz 01, 2019
0 Yorum
İmam hatip okulları, Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı olarak açılan kurumlarımızdandır. Bu kurumlar, 3 Mart 1924
tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanuna dayalı olarak kurulmuştur. 13.10.1951 tarih ve
601 sayılı Müdürler Komisyonu Kararının 17 Ekim 1951 tarihinde bugünkü imam
hatip okulları resmi olarak açılmıştır.
Görüldüğü gibi İmam Hatip
Liseleri devletin kontrolünde açılan, dinin yozlaşmasının, hurafelerin,
tarikatların fütursuzca yayılmasının önüne geçme misyonu olan, Halkın istek ve
talepleri de dikkate alınarak açılmış olan liselerdir.
Öğretmenleri Türkiye cumhuriyeti
okullarından mezun olup, Milli Eğitim bakanlığı tarafından atanırlar. Müfredatını
da milli eğitimin belirlediği ve onun denetiminde olan, bu okullara giden
şahısları ve onların aile efradını gerici, yobaz, çağdışı zihniyetli kişiler
olarak yaftalanmıştır. Bir dönemler; bu ötekileme durumu zulüm boyutuna gelmiş ve
hatta üzerine ‘’post modern’’ denilen darbe bile yapılmıştır.
Yani kendilerini devletin
sahibi, halkın muktediri ve akıl danası gören zatı muhteremlerin kendi
inisiyatifleri ile proje mahiyetinde kurdukları bu okulları işlerine gelmediği
yerde umarsızca, hayatının baharında ki gencecik insanları ve onların
ailelerini cezalandırılmışlardır. İnançları, yaşam tarzları ellerine kelepçe
olarak takılmış. Toplum dışına itilen cüzamlı gibi davranılmıştır. Dönemin ‘’tuzu
kuru’’ muktedirleri tarafından.
Dini birazda olsa
araştırınca İslam dininde imam hatip denilen okullar yoktur. Bu okullar Türkiye
cumhuriyetinin icadı diğer bir değişle projesidir. Bu projeyi hayata geçiren
dönemlerin muktedirleridirler. Kendini Kemalist, laik, cumhuriyetçi tanıtan
gruplar bu okullara siyasal İslam’ın kutsalı olan irtica yuvaları olarak lanse
etmektedirler.
Bu dini okul projesine ram olanlar ise, daha çok dindar aileler ve onların
yönlendirmesiyle giden çocuklarıdır. İrtica, terör, gericilik ile itham edilen bu
kurumlar bu ülkenin anayasasının onayıyla açılmıştır. Neden? Kendi açtığınız
okullara bu ülke vatandaşlarını ve onların çocuklarını kanalize (yönlendirme) edip, daha
sonra aklınıza uymadığı yerde, suçlayıp, damgalayıp, darbe yapıp önlerine
kement koydunuz? Kafa karışıklığınız var şahidiz… Aklınıza her geleni uygulama
hakkını nerden görüyorsunuz kendinizde.
Bu serencam üzerinden bakınca böyle yorucu bir serüvendi imam hatip
liseli olmak, nefret edeni de, seveni de
bir hayli çoktur. Çünkü bu iddiası bol kurumlar ve o kurumlara ram olmuş
kişiler bu kadar ötekileme karşısında motivasyonları, başarma enerjileri
artıyordu. başaracaklardı ve göstereceklerdi kendilerine gerici, yobaz, ilkesiz
diyenlere. Bunu gösterme mekânı da siyaset arenasının baş aktörü olmaktı. Ve o
çok istedikleri duaları gerçekleşti iktidar oldular. asıl o zaman başladı
muhafazakar, dindar imam hatipli ve hatta mücahit lerin sınavı.
Bu bağlamda 90 lı yıllarda bu düşünce en heyecanlı yıllarını yaşıyordu. Ümmetin ümidi, mazlumun umudu imam hatip ahlakıyla
yetişmiş nesil sonunda hep talep ettikleri o göreve getirildi halk tarafından.
Dürüst ilkeli tutarlı siyasetleri, israfa kaçmayan örnek yaşam
biçimleri, adaleti, eşitliği gösterelim ve bizim camiamızı yıllardan itibaren
karalayan kötü gören kesime başta (CHP) zihniyetine tokat gibi insin
iyiliklerimiz ve dürüstlüğümüz deniyordu.
İmam hatip liler ve o liselere giden topluluk kutsal görülürdü bazı
kesimlerce, bu sebepten marşlar ezgiler okurdu bu cenahın müzisyenlerinin, okuduğu Selam İmam Hatiplim ezgisi bunlardan biriydi sadece…
Selam İmam
Hatiplim
Selâm senin ruhuna
Selâm tertemiz kalbe,
O körpe dima'lara
Selâm senin ruhuna
Selâm tertemiz kalbe,
O körpe dima'lara
Kaldır artık başını gün alnın parıldasın,
Işık saçsın etrafa, tüm cihan aydınlansın
çağımın ruhu hasta nurunla şifa bulsun
Işık saçsın etrafa, tüm cihan aydınlansın
çağımın ruhu hasta nurunla şifa bulsun
Gibi çağlara şifa olarak gelen karanlıkları aydınlığa çıkaracak olan
mustazafların, mazlumların, yoksulların, ötekileştirilenlerin (örn, Kürtler,
aleviler, inananlar, inanmayanlar ve
hatta ümmetin, Filistin, mısır, Libya, Suriye, Afganistan, mayanmar,vd)
hepsinin erdemli, dürüst, hak yemeyecekler, haklarını yedirtmeyecekler ve hatta
savunucuları, dostları olacaklardı. Dez avantajlı gruplara anayasal güvence ile
koruma altına alacaklar, sosyal, siyasal, adil, eşit, kalkınma politikaları
uygulayacaklardı. Bu iddialar ile gelinmişti iktidara.
Allah o yüce iktidar fırsatını böyle geniş kapsamlı düşünen, imam
hatipli, dindar sonradan muhafazakâr –Rabiacı eklemesiyle kendini tanımlayan
gruba nasip etti. Artık özlenen nesil imam hatipli dindar neslin, kendini liderlik
pozisyonuna ve rolüne büründürmüş şahısları iktidar bayrağını ellerine
almışlardı.
Aslında o makam bir sınavdı onlar ve onları destekleyen seçmenler için. Hasta
olan çağın ruhunu, nurlarıyla ışığa kavuşturacak,
şifa bulduracaklardı. İmam hatip nesli sınavlarını vermeye başlamışlardı. Fırsatı
elde edip güçlenince bu camia, farklılaştılar diyecem, ama aslında farklı
değillerdi farklı olmadıklarına elde ettikleri iktidar ile neler yaptıklarını
görünce iyice emin olduk. Özelliklede eylemleri, uygulamaları, konuşurken
mangalda kül bırakmayan iyi bir hatipti onlar.
Nede olsa imam hatip lisesinde vaaz
verme derslerinde öğrenmişlerdi demagojiyi.
Konuşma içeriğinin gayet erdemli, ilkeli, ahlaklı olduğu fakat
uygulamada herhangi bir erdemli ilkenin, eylemin önemsenmediği hatta olmadığı ikiyüzlü,
münafıkça tavırlar sergileniyordu. Tıpkı batı orijinli ‘’WikiLeaks,’’ belgelerinde
bizim dindar muhafazakârlar için söyledikleri ‘’Allaha inanıyorlardı
ama Allaha güvenmiyorlardı.’’ gibiydiler.
Riyakârlık, gösteriş, yalan konuşma, dedikodu, çalma, haram yeme,
iftira, adam kayırma gayet olağan bir durum haline getirilmişti. Cübbeli,
takkeli, entarili, başörtülü yani dindar kostümlü zatı muhteremler ile
çağdaşlık taslayan ama yobaz ve menfaatçi laik, Kemalist, ulusalcı, milliyetçi,
Türkçü zatlarda bu yıkılmayacak gibi duran güç organizasyonunun etrafında
konuşlandılar. Yapılan yanlışlara
hatalara eksiklere eleştiri getireceklerine hepsi aynı organizasyonun menfaat
sever üyeleri olarak onaylıyorlardı; İmam hatipli muhafazakâr yönetimin yaptığı
iyi- kötü icraatları ayırt etmeden.
Bu yüzden insanlar dine din adını kullanan bu seçilmiş yönetici azınlığa
karşı itimadını yitirdi. Çünkü yenilmişlerdi yenilgide onların bir türlü
dizginleyemedikleri ‘’para, şöhret, makam, haz, kibir, bencil hırsları’’ ile
gelmişti. Siyasal İslam ve İslamcılar nefislerine yenilmişlerdi. CHP
karşısında, En büyük kazanımın ilkeli ve ahlaklı bir siyaset olduğunu
unuttukları ve Allah deyip Allaha güvenmedikleri için.
Sonuç olarak; dinin insanların kişisel mekânına, ruhuna ait olan bir
unsur olduğu, düşünen beyinlerce anlaşıldı. Dinden önce ahlak ve adalet
gerekliydi. Çünkü halife değil devleti yönetecek erdemli, ilkeli, dürüst
kişiler gerekliydi, geçici ama; milyonların hayatını ilgilendiren makamlara.