![](https://1.bp.blogspot.com/-xJtV3wLqKAo/W92ps8Fd_gI/AAAAAAAAAtc/gnbz5urJTyY9Zx79113NHN9oflPXS3jXgCLcBGAs/s1600/fft81_mf3557075.jpg)
Tariz bilenler bilir,
bilmeyenler için: bir konuyu eleştirirken iğneleme, dokundurma, taş atma,
kinaye içeren biraz alaylı, eleştirel söz söyleme biçimidir.
Hallacı Mansur’un
dediği duygular ile ‘’bizi düşmanın
attığı taş değil, dostun attığı gül yaralar’’…Gibi bir tariz olacak bu ifadeler
herkes için.
İmparatorluk
sisteminin yıkılması ve yerine Cumhuriyetin kurulması ile bariz şekilde ortaya
çıkan, Kürt sorunu; bir türlü çözümlenememiş. Çözülmesi için ise samimi bir
çaba sarf edilmediği bilinen bir gerçek.
Bu anlamda neredeyse bir
asrı bulmuş olan, Kürt olma bilincini yok etme çalışmaları.. Maalesef ki inatla,
nefretle savaşarak, öldürerek, ölerek halen devam ediyor, etmekte…
Kendilerini bu ülkenin
erkleri olarak görenlerin; meşru olmasa dahi kendilerince meşru gördükleri
yollarla, yılardan itibaren gayet despotça, fakat kendilerince insani bir
yöntemle, karşı gördükleri (…) tarafın hak etlerini düşündükleri bir tavırla
ciddiyetsiz, saygısız, üstenci, kibir dolu bir üslupla yok sayılan, küçümsenen,
istekleri dikkate alınmayan bir halk Kürtler.
Bu sorun yumağı içinde
Kürtlerin var olma mücadelesini görmezden gelen onları dışlayan, kötüleyen
hakeza milli eğitimle, inançlarla, kültürle, siyasetle pratikte ve teoride
dıştalayan, gayet lakayt edalı tavır sergileyenlerin, yani kendilerini bu
sistemin yegâne sahibi görenlerin; bu sistemin yegâne sahibi görmedikleri ‘’ayrık
otları’’na karşı yürüttükleri bir garip savaş ve kaostur değinmeye çalıştığım…
Peki, Kürtlerin bu
durum içindeki tavrı ve tarzı nedir? Bu etkiye nasıl bir tepki veriyorlar? ya
da vermemektedirler. Bu durumu irdelemek istiyorum.
Dürüst, özverili,
ilkeli, aydın, sanatçı, müzisyen, siyasetçi vd. tenzih ederek. böyle görmediklerim üzerinden bir tarizde
bulunacağım. Kürt sorununu dert edinmiş ve bu uğurda argo tabirle kelle
koltukta korkusuzca bu sorunu gündeminin en başnoktasına almış kişilere
değildir bu tarizim.
Bir halkın, toplumun
sorununu öncelik olarak gören; gördüklerini iddia eden şahıslar, ister aydın
olsun yâda şarkı-türkü söylesin, isterse kitap yazsın, yâda siyasetçi olsun fark
etmez. Hitap ettikleri topluma, halka, insana rol model olacağı bilincinde olarak,
bu düstur üzerine görev ve ödev bilinci ve ciddiyetiyle hareket etmelidirler.
Ciddiyet derken surat asıklığından bahsetmiyorum prensipler anlamındaki
ciddiyettir arz ettiğim.
Bilindiği gibi Kürt halkı’da diğer milletler gibi kendi içinde ‘’heterojen’’
(çoktürlü) bir yapıya sahip. Yani Kürt deyince aynı düşünen, yaşayan insan
topluluğu yok karşımızda. Kürtlerde kendi içlerinde dinli, dinsiz, muhafazakâr,
İslamcı, solcu, sağcı, alevi, Sünni, Yahudi, Hıristiyan, Müslüman ezidi, Zerdüşti
diye birçok kategoriye ayrılmışlardır.
Yani; Kürt olmak dışında, ortak yönleri olmayan bir millet var karşımızda. Yine Yaygınlaştırılmış bir kanaat olarak sunulmuş olan, bir halkın, Kürtlerin tek ve emsalsiz mizacı olarak görülen yâda görülmeye çalıştırılan, Kürt deyince; kaba, sert mizaçlı çabuk kanan, kendi dışında ki halkalara pek öykünen, kendi özünü beğenmeyen bir düşünce kipi oluşturulmuş dimağlarda.
Yani; Kürt olmak dışında, ortak yönleri olmayan bir millet var karşımızda. Yine Yaygınlaştırılmış bir kanaat olarak sunulmuş olan, bir halkın, Kürtlerin tek ve emsalsiz mizacı olarak görülen yâda görülmeye çalıştırılan, Kürt deyince; kaba, sert mizaçlı çabuk kanan, kendi dışında ki halkalara pek öykünen, kendi özünü beğenmeyen bir düşünce kipi oluşturulmuş dimağlarda.
Bu yüzden Kürt adı
üzerinden siyaset yapanlar başta olmak üzere, diğerleri de bu ayrımın farkında
ve bilincinde olarak hareket etmelidirler. Bu halkı bir kimlik; Kürt kimliği
etrafında birleştirmek isteyenler bu çerçeveden olaya bakıp öyle hareket etmelidirler.
Kendi ideolojilerini, yaşam biçimlerini merkeze alarak baskıcı bir üslupla, tek
tip bir bakış açısıyla bu soruna bakanlar bilmelidirler ki bu tek tipçi
bakıştan kaynaklı olarak çözülmeyen bir sorun var.
Bu sorunun çözülmesi
için objektif, mantıklı çabalar edinmeden, birlik olma, birleştirme, bilinç edindirme çabaları beyhude bir
enerjiden başka bir işe yaramayacaktır. Bunun örneklerini geçmişe ve şimdiye bakarak
görebilirisiniz.
Bu hareketi savunan
aydınlar, siyasetçiler, akademisyenler sanatçılar vd. Kürt siyasi, toplumsal ve
kültürel hareketi için çaba sarf edenler, bulundukları sistemce ötekileştirilen,
‘’her fikirleri ve eylemleri terörizm, bölücülük ve kötülük’’ olarak görülenler.
Peki, bu ciddi tepki karşısında nasıl bir varoluş ve kendini ifade tavrı
oluşmuş, Kürt haklarını savunan aydın ve siyasetçi vd. cenahta.
Bu cenahta; ben kimim neden bu meydanlardayım
sorgusunu yapmamış olmalılar ki ‘’önce
can sonra canan’’ lafzını bilmeden tüm her şeye(ideolojiler, cinsel tercihler,
ekoloji, vs) herkese özgürlük ve farkında’lık oluşturmaya çalışıyorlar.
Sanki Kendi halkı yâda
milleti, tüm ihtiyaçlarını tamamlamış, pek gelişmiş bir devlet içinde çatışmasız
ve ölümsüz ifade alanı bulmuş, var oluşlarını resmi olarak dikte etmiş ve bunu
kabul ettirmiş gayet özgüven dolu bir halkmış ta, sıra diğer ezilenlerin
halklarına gelmiş. Ve Onların hamisi modunda savunuculuğunu yapıyorlar.
Bu halk (Kürtler) tüm
sorunlarını çözmüş mü? İhtiyaçlar
hiyerarşisinde ki ihtiyaçlarını giderdi mi? , sanattan, mimariye, tarımdan
ekonomiye, kültürden eğitime, hukuktan dillerinin özgürlüğüne kadar her anlamda
ki çatışmalar ölümler bitmiş mi ki? Diğer ötekilerin hakları için çığırıyorlar.
Oysaki daha aydın bir
bakış ile bakılırsa cinsiyetlere, ekoloji’ye, diğer halklara hakkını verecek olan
öncü güç devlettir. Parti olmalarına dahi kerhen ‘’izin’’ verilmiş bir grubun,
daha planlı, akılcı, hitap ettiği kitleyi bilerek, içinde bulunduğu sistemin
kendilerine bakışını iyi analiz edip kendi (Kürtlerin) menfaatlerini koruyarak hareket
edilmesi en uygun olandır.
Önce özünü bilip, kendin olacaksın, savunduğun halka en akıllıca
sunumlar yapıp, model olduktan sonra, diğer; ötekilerin savunuculuğuna
soyunacaksınız. Ellerinde viskileri, (her birey istediği gibi yaşar, bağnazlar
için bu değini) Kürtlerin tüm değer, kültür, ananesini
küçümseyip dışlayarak, hiçleyerek kendi ürettikleri yaşam biçimi ve ideoloji
etrafında kendi oluşturdukları tarikat kulelerinde Kürt sorunu çözümlenemez.
Yukarıda da değindiğim
gibi; Kürt toplumu homojen (türdeş) bir yapıya sahip değil. Kendi ideolojileri
gibi olmayanları ötekileştirip, Kürt olmaktan bile azad, ederek bir sorunun
öncülüğü yapılamaz ve bir sorun çözülemez.
İşte esas sorunlardan
biri bu ve ben soruyorum; ideolojik, tekçi bakış açınız olduğunu düşünüyorum. Kürt
çoğunluğun sosyolojisini taradınız mı? Araştırdınız mı? Toplumun neresinde
görülüyorsunuz bunu araştırdınız mı? Sizi kabullenmeyen sizinde onları kabul
etmediğinizi düşündüğüm, Kürt fakat yaşam biçimi farklı Kürt prototipleri (ilk
örnek) ile uzlaşı sağladınız mı?
Kürt siyasetçisi tüm halklara,
cinsel tercihlere, ekolojiye doğaya özgürlük diyor: iyi hoşta bu etrafına
sardığı kalabalık yüzünden biz Kürt diye bir şey göremiyoruz. Bu tutumlarından
dolayı kafası karışık bir Kürt gençliği, kadını ve erkeği savurdular bu ülke
içerisine üstü cami altı şişhane bireyler meydana getirdiler.
bu tiplerin, ‘’gerçek
samimi olanları bir kez daha defaatle tenzih ederek,’’ Kürt sorununu ‘’gırgırına’’
savunan kişiler olduklarını düşünüyorum. Zaten onlarda kendilerini öyle
sunuyorlar topluma. Sanırım, Farkında olmadan.