Follow Us @bedelencu

3 Kasım 2018 Cumartesi

KÜRT SORUNUNU ‘’GIRGIRINA’’ SAVUNAN KÜRT’LERE DAİR BİR TARİZ

Kasım 03, 2018 1 Yorum

Tariz bilenler bilir, bilmeyenler için: bir konuyu eleştirirken iğneleme, dokundurma, taş atma, kinaye içeren biraz alaylı, eleştirel söz söyleme biçimidir.

Hallacı Mansur’un dediği duygular ile ‘’bizi düşmanın attığı taş değil, dostun attığı gül yaralar’’…Gibi bir tariz olacak bu ifadeler herkes için.

İmparatorluk sisteminin yıkılması ve yerine Cumhuriyetin kurulması ile bariz şekilde ortaya çıkan, Kürt sorunu; bir türlü çözümlenememiş. Çözülmesi için ise samimi bir çaba sarf edilmediği bilinen bir gerçek.

Bu anlamda neredeyse bir asrı bulmuş olan, Kürt olma bilincini yok etme çalışmaları.. Maalesef ki inatla, nefretle savaşarak, öldürerek, ölerek halen devam ediyor, etmekte…

Kendilerini bu ülkenin erkleri olarak görenlerin; meşru olmasa dahi kendilerince meşru gördükleri yollarla, yılardan itibaren gayet despotça, fakat kendilerince insani bir yöntemle, karşı gördükleri (…) tarafın hak etlerini düşündükleri bir tavırla ciddiyetsiz, saygısız, üstenci, kibir dolu bir üslupla yok sayılan, küçümsenen, istekleri dikkate alınmayan bir halk Kürtler.

Bu sorun yumağı içinde Kürtlerin var olma mücadelesini görmezden gelen onları dışlayan, kötüleyen hakeza milli eğitimle, inançlarla, kültürle, siyasetle pratikte ve teoride dıştalayan, gayet lakayt edalı tavır sergileyenlerin, yani kendilerini bu sistemin yegâne sahibi görenlerin; bu sistemin yegâne sahibi görmedikleri ‘’ayrık otları’’na karşı yürüttükleri bir garip savaş ve kaostur değinmeye çalıştığım…

Peki, Kürtlerin bu durum içindeki tavrı ve tarzı nedir? Bu etkiye nasıl bir tepki veriyorlar? ya da vermemektedirler. Bu durumu irdelemek istiyorum.
Dürüst, özverili, ilkeli, aydın, sanatçı, müzisyen, siyasetçi vd. tenzih ederek.  böyle görmediklerim üzerinden bir tarizde bulunacağım. Kürt sorununu dert edinmiş ve bu uğurda argo tabirle kelle koltukta korkusuzca bu sorunu gündeminin en başnoktasına almış kişilere değildir bu tarizim.

Bir halkın, toplumun sorununu öncelik olarak gören; gördüklerini iddia eden şahıslar, ister aydın olsun yâda şarkı-türkü söylesin, isterse kitap yazsın, yâda siyasetçi olsun fark etmez. Hitap ettikleri topluma, halka, insana rol model olacağı bilincinde olarak, bu düstur üzerine görev ve ödev bilinci ve ciddiyetiyle hareket etmelidirler. Ciddiyet derken surat asıklığından bahsetmiyorum prensipler anlamındaki ciddiyettir arz ettiğim.

Bilindiği gibi Kürt halkı’da diğer milletler gibi kendi içinde ‘’heterojen’’ (çoktürlü) bir yapıya sahip. Yani Kürt deyince aynı düşünen, yaşayan insan topluluğu yok karşımızda. Kürtlerde kendi içlerinde dinli, dinsiz, muhafazakâr, İslamcı, solcu, sağcı, alevi, Sünni, Yahudi, Hıristiyan, Müslüman ezidi, Zerdüşti diye birçok kategoriye ayrılmışlardır. 

Yani; Kürt olmak dışında, ortak yönleri olmayan bir millet var karşımızda. Yine Yaygınlaştırılmış bir kanaat olarak sunulmuş olan, bir halkın, Kürtlerin tek ve emsalsiz mizacı olarak görülen yâda görülmeye çalıştırılan, Kürt deyince; kaba, sert mizaçlı çabuk kanan, kendi dışında ki halkalara pek öykünen, kendi özünü beğenmeyen bir düşünce kipi oluşturulmuş dimağlarda.

Bu yüzden Kürt adı üzerinden siyaset yapanlar başta olmak üzere, diğerleri de bu ayrımın farkında ve bilincinde olarak hareket etmelidirler. Bu halkı bir kimlik; Kürt kimliği etrafında birleştirmek isteyenler bu çerçeveden olaya bakıp öyle hareket etmelidirler. Kendi ideolojilerini, yaşam biçimlerini merkeze alarak baskıcı bir üslupla, tek tip bir bakış açısıyla bu soruna bakanlar bilmelidirler ki bu tek tipçi bakıştan kaynaklı olarak çözülmeyen bir sorun var.

Bu sorunun çözülmesi için objektif, mantıklı çabalar edinmeden, birlik olma, birleştirme,  bilinç edindirme çabaları beyhude bir enerjiden başka bir işe yaramayacaktır. Bunun örneklerini geçmişe ve şimdiye bakarak görebilirisiniz.

Bu hareketi savunan aydınlar, siyasetçiler, akademisyenler sanatçılar vd. Kürt siyasi, toplumsal ve kültürel hareketi için çaba sarf edenler, bulundukları sistemce ötekileştirilen, ‘’her fikirleri ve eylemleri terörizm, bölücülük ve kötülük’’ olarak görülenler. Peki, bu ciddi tepki karşısında nasıl bir varoluş ve kendini ifade tavrı oluşmuş, Kürt haklarını savunan aydın ve siyasetçi vd. cenahta.

Bu cenahta; ben kimim neden bu meydanlardayım sorgusunu yapmamış olmalılar ki  ‘’önce can sonra canan’’ lafzını bilmeden tüm her şeye(ideolojiler, cinsel tercihler, ekoloji, vs) herkese özgürlük ve farkında’lık oluşturmaya çalışıyorlar.

Sanki Kendi halkı yâda milleti, tüm ihtiyaçlarını tamamlamış, pek gelişmiş bir devlet içinde çatışmasız ve ölümsüz ifade alanı bulmuş, var oluşlarını resmi olarak dikte etmiş ve bunu kabul ettirmiş gayet özgüven dolu bir halkmış ta, sıra diğer ezilenlerin halklarına gelmiş. Ve Onların hamisi modunda savunuculuğunu yapıyorlar. 

Bu halk (Kürtler) tüm sorunlarını çözmüş mü?  İhtiyaçlar hiyerarşisinde ki ihtiyaçlarını giderdi mi? , sanattan, mimariye, tarımdan ekonomiye, kültürden eğitime, hukuktan dillerinin özgürlüğüne kadar her anlamda ki çatışmalar ölümler bitmiş mi ki? Diğer ötekilerin hakları için çığırıyorlar.

Oysaki daha aydın bir bakış ile bakılırsa cinsiyetlere, ekoloji’ye, diğer halklara hakkını verecek olan öncü güç devlettir. Parti olmalarına dahi kerhen ‘’izin’’ verilmiş bir grubun, daha planlı, akılcı, hitap ettiği kitleyi bilerek, içinde bulunduğu sistemin kendilerine bakışını iyi analiz edip kendi (Kürtlerin) menfaatlerini koruyarak hareket edilmesi en uygun olandır.

Önce özünü bilip, kendin olacaksın, savunduğun halka en akıllıca sunumlar yapıp, model olduktan sonra, diğer; ötekilerin savunuculuğuna soyunacaksınız. Ellerinde viskileri, (her birey istediği gibi yaşar, bağnazlar için bu değini) Kürtlerin tüm değer, kültür, ananesini küçümseyip dışlayarak, hiçleyerek kendi ürettikleri yaşam biçimi ve ideoloji etrafında kendi oluşturdukları tarikat kulelerinde Kürt sorunu çözümlenemez.

Yukarıda da değindiğim gibi; Kürt toplumu homojen (türdeş) bir yapıya sahip değil. Kendi ideolojileri gibi olmayanları ötekileştirip, Kürt olmaktan bile azad, ederek bir sorunun öncülüğü yapılamaz ve bir sorun çözülemez.

İşte esas sorunlardan biri bu ve ben soruyorum; ideolojik, tekçi bakış açınız olduğunu düşünüyorum. Kürt çoğunluğun sosyolojisini taradınız mı? Araştırdınız mı? Toplumun neresinde görülüyorsunuz bunu araştırdınız mı? Sizi kabullenmeyen sizinde onları kabul etmediğinizi düşündüğüm, Kürt fakat yaşam biçimi farklı Kürt prototipleri (ilk örnek) ile uzlaşı sağladınız mı?

Kürt siyasetçisi tüm halklara, cinsel tercihlere, ekolojiye doğaya özgürlük diyor: iyi hoşta bu etrafına sardığı kalabalık yüzünden biz Kürt diye bir şey göremiyoruz. Bu tutumlarından dolayı kafası karışık bir Kürt gençliği, kadını ve erkeği savurdular bu ülke içerisine üstü cami altı şişhane bireyler meydana getirdiler.

bu tiplerin, ‘’gerçek samimi olanları bir kez daha defaatle tenzih ederek,’’ Kürt sorununu ‘’gırgırına’’ savunan kişiler olduklarını düşünüyorum. Zaten onlarda kendilerini öyle sunuyorlar topluma. Sanırım, Farkında olmadan.