SİVİL SİYASETE DOĞRU
Tuba Çiçek
Ağustos 16, 2018
0 Yorum
Siyaset teorik manada bir bilim dalıdır. Arapçada; seyislik, at bakıcılığı, yönetmek, idare etmek anlamına gelen bir kelimedir.
Siyasetin sözlük anlamı bu kaideler etrafında çerçevelenmişken toplumsal algıda
ise Siyaset: Yalan, dolan, hile, hurda, adam
kayırma, yandaş kollama, başkasına iftira atma, karalama, dedikodu, başıboşluk,
düzensizlik olarak algılanır.
Yaşadığımız ülkede, siyaset
halkın sosyal yaşamında ekmek ve su kadar zaruri,- elzem bir motto’(slogan) dır.
kültürdür, günlük yaşamın sürdürülmesi için var olan bir değerdir. Kutlu bir
ifadedir.
Ülkemizde kutlu bir
söyleme dönüşmüş olan siyaset kavramının, kutsi bir değere büründürülmesinin
ana nedenlerinden bazıları şunlardır: siyaset varsılları ile her zorluğun
aşıldığı bir kapı görevi görür adeta. Eğitimden, sanata, ekonomiden, sosyal
hayatın renkliliğine kadar her türlü yaşamsal argüman’ın ana motoru gibidir
siyaset. Bu kazandırıcı sebeplerden ötürü kişiler, topluluk haline bürünerek
takım tutar gibi parti tutmakta pek beis görmüyorlar.
Bu bağlamda Türkiye’de Politikacı
veya siyasetçi kimdir? Diye sorulsa bu kavramları sadece ağızdan duymuş şahıslara
sorulsa dahi nedir diye, ilk söyleyecekleri cümleler yalan, dolan, hile,
dolandırıcılık çıkar için her türlü hileye rahatça başvurabilecek utanmaz
kişilerin seçtiği kendini zengin ve popüler etme mecrası veyahut macerası diyeceklerdir.
Maalesef ki bizim
içinde bulunduğumuz coğrafya ve ülkede siyaset ‘’sistem’’ üzerinden değil ‘’kişiler’’
üzerinden yapıldığı için hep bir lider, efendi, halife, kurtarıcı ön plana çıkarma
istemi ve itkisi görülür.
Sorunlara kalıcı
çözümler üretebilmek için bir mehdi, lider, halife vb gibi kurtarıcılara ihtiyaç
duymadan işleyebilen, toplumsal konsensüs’ün sağlandığı toplumsal değerleri ve
farklılıkları içine alarak işleyen sistemler ile sorunlara kalıcı çözüm
bulunabilir.
Sistemsel yanlışlar
düzeltilmeden yapılacak her siyasi hamle veya değişim günü kurtarmaya dönük her
gelen hükümetin benmerkezci çabaları ile değiştirmeye çalıştıkları kırık dökük
bir sistem ile bir yere varılmaz ve varılmadığını da görmekteyiz
Sistemin (devlet
idesinin) kişilerin, halkın, liderlerin usunun
gerisinde kaldığı toplumlarda bunun örneklerini bol Miktarda gördük görmekteyiz.
Bu gibi sitemlerde tüm kesimlerin bir potada buluşamadıklarına şahidiz. Ayrılıkçılığı,
öteki görmeyi yasal güvence altına alan sistemler yani devletler çöker ve toplumsal
düzen tespih tanesi gibi dağılır.
Bu sebepten dolayı, siyasi
figürlerin sistemin geçici bir memuru gibi görüldüğü, sağlam yapılı ekonomisi, sanatı,
eğitimi, hukuku, siyaseti ile gerçekçi
ve toplumunun kodlarıyla uyumlu sistemlerde toplumsal refah ve mutluluk düzeyi
istenilen seviyede olmakta dır.
Kuzey Avrupa ülkelerinden örnek vererek devam edersek tüm kesimlerin
farklı kültür ve dil ailesine mensup olanların, farklı cinslerin, yaşam
biçimleri anayasal güvence ile koruma altına alınmıştır.
Seçmenlerin çoğunluğu bu anlamda siyasetçileri belli bir göreve talip olmuş, belirlenmiş bir zaman süreci içinde işini yapmakla yükümlü belirli zamanlı devlet memuru olarak algıladıkları için, siyaset o ülkelerde adam kayırma, slogan atma, taraf tutma gibi bir enerji ile yürütülmez.
Bu gibi gelişmiş
ülkelerde; Sistem (devlet ) tüm sorunları
çözecek mahir bir tabip edasına sahip olduğundan, toplumunun üstünde ve kapsayıcı bir zeka ile güven
verici duruşuyla yerini aldığı için, sistemsel tartışmaları yürütmek belirli
bir süre için seçilmiş, belirli fikirsel argüman’ları savunan politikacıların
işi değildir. Sistemsel bozulma veya eksikleri giderme işi bu anlamda toplumun
teori üreten bilim insanlarının işidir tarafsız ve objektif tüm milletlere aynı
eşitlikle yaklaşan literatür üreticilerinin görevi ve ödevidir.
Ortadoğu ülkelerine
özgü lider sevicilik, bir şâhısa olağan üstü yetkiler verme lakaytlığı, halkı, bir kurtarıcı beklentisi psikolojisi
içine sokmuştur. Ve maalesef bu hastalığı üreten ise anayasa ile kanunlaştırılmış
üzerine tartışılması bir yasak olan tabulardır.
Yaşadığımız ülke
başta olmak üzere tüm orta doğuya da örnek olacak sistemsel yöntem ‘’sivil siyasetin’’ yaşama geçirildiği
milli eğitimle, hukukla, aile ile tüm halkları ve inanç mensuplarını kapsayacak
düzeyde gerçekçi, objektif, samimi, demokratik bir sivil siyaset kurma ve
topluma yayma gayreti, kimsenin dinine, ırkına, mezhebine, cinsiyetine vs.
bakılmaksızın her bireyin özgürlüğü refahı ve güvenliğini korumayı önemseyen
çoğulculuk ve farklılıklara saygı esasına dayanan sivil bir siyasi anlayışın
toplumun, halkın ana damarlarına egemen olması ile, geçmişten itibaren oluşan
ve hatta fosilleşmiş kötücül düşüncelerden örneğin; ayrılıkçı, kutuplaştıran, taraflı,
holigan, sloganist, pesimist, hamasi, popülist, takiye’ci ‘’siyasi curcuna’’ danda
kurtarmış olacaktır.
Misyon sahibi bir
siyasi söylemin tüm dillerde destan olması için yaşadığımız zamana ve geleceğe
bir ses bir düzey, kalite, ahlaksal bir tutum bırakması için siyaset politika
ve hatta inanç üzerinde oynanan oyunlara dur demek için ‘’sivil siyaset’’ mantalitesi
şart olmuştur. Sivil siyasetin oluşturulabilmesi için anayasanın ve tüm hukuk
kurumların eğitimin ve minvalde revize edilmezsi gerekmektedir
İlkeli bir siyaset,
ilkeli bir iktidara ve muhalefete kapı açar. Üst merciden oluşturulacak ve
eyleme geçirilecek düşünsel anlamda temiz bir hareket tüm topluma rol model
olacaktır.
Tarafsız, ilkeli, cesur
hakikatlere bağlı, siyasi bir duruş ve tavırla toplumunun gerçekleri ile yüzleşmiş,
bilimsel, ahlaki tavra değer ve anlam yüklemesi yapılmalı ki yüz yıllık dejenerasyon
yok olsun. Ahlaki değerlerin yer bulduğu, sivil siyasi oluşumların sözde değil
eyleme dönüştüğü özgür ve güzel günlere ulaşmamız kolaylaşsın diye sivil siyasete
doğru yol alalım, hep birlikte, tüm ‘’farklılar’’ ve ‘’aynılar’’ olarak.
Şairin de dediği gibi: ‘’bir ağaç gibi tek ve hür ve
bir orman gibi kardeşçesine”